Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal – Ahmedi
MEVLÂNA CELALEDDİN-İ RÛMİ
- Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal, Ahmedi gibi isimlerin içinde en ünlüsü, 1207 tarihinde Belh’te dünyâya gelen Mevlânâ’dır. Mevlâna, beş yaşında iken Belh’ten ayrılmış, babasıyla Bağdat üzerinden hacca gitmiştir. Hicaz ve Şam yoluyla Anadolu’ya gelmiş ve ailece 1218’de Konya’ya yerleşmişlerdir. Çok iyi bir eğitim ve öğretim almış; Farsça, Arapça ve Rumca öğrenmiştir.
Mevlana ve Şems
- Mevlâna, Şems ile tanıştıktan sonra müritlerini ihmal etmiş, Şems’ten başka hiç kimse ile meşgul olmamıştır. Bu durumdan müritleri rahatsız olunca, Şems de Şam’a kaçmıştır. Ancak, Mevlâna daha da perişan hâle gelmiş, eskisi kadar bile müritleriyle ilgilenememiştir. Bunun üzerine müritleri, af dilemişler ve Sultan Veled, Şems’i Şam’dan alıp gelmesi için görevlendirilmiş, Şems Mevlâna’nın yazılı ricasına dayanamayarak Konya’ya dönmüştür. Kısa bir müddet sonra müritlerin, Şems’i Mevlâna’dan uzak tutmaya çalışmaları üzerine Şems bir gün ortadan kaybolmuş, Mevlâna bunun üzerine iki kere Şam’a gitmesine rağmen Şems’i bulamamıştır. Mevlâna kendisini şiire ve Semâ’ya verir. Kaybolan Şems’i kendinde bulur. Nitekim bazı gazellerinde mahlas olarak Şems’in adını zikreder.
- Hamûş mahlasını kullanan Mevlâna, şiirlerinde secilere (cümle sonlarındaki ses tekrarları) bolca yer vermiştir
- Çoklukla şiirlerini içine doğduğu gibi söylemiştir. Mesnevî’sinde bir konudan diğerine geçer, başladığı bir hikâyenin arasına uzun tasavvufî öğütler sokar, konular arasında sık sık çağrışımlar yapar.
- Mevlâna, eserlerinin büyük çoğunluğunu Farsça ile yazmış olmakla birlikte, Dîvân’ında Türkçe-Farsça mülemma’ şiirlere rastlanır. Diğer eserlerinde de Türkçe kelimelere rastlanır.
- Tasavvuf anlayışını bir yaşam biçimi hâline getirmiştir. Bütün varlıklara sevgi, saygı ve vefa ile yaklaşmıştır. Bu noktada yönetenle yönetilenleri birbirinden ayırmamıştır
SULTAN VELED
Büyük mutasavvıf Mevlana Celaleddin Rumi‘nin oğlu, Mevleviliğin asıl kurucusudur. Sultan Veled, Hüsameddin Çelebi’nin 1284 tarihinde vefatı üzerine, Mevlevi şeyhi oldu ve 1312’de vefatına kadar bu makamda kaldı. Halifeliği döneminde Mevlana’nın düşüncelerini temel olarak Mevleviliği kendine özgü kuralları, törenleri olan bir tarikat durumuna getirmiştir.
Eserleri: Divân, İbtidinâme, Rebâbnâme, İntihânâme, Maarif
AHMET FAKİH
- XIII.yüzyıl Anadolu sahası Türk edebiyatının ilk temsilcileri arasındadır.
- Horasan’da doğup Konya’ya gelen Ahmed Fakîh, Mevlâna’nın babası Bahaeddin Veled’in müridlerindendir.
- Kendisine, Bahaeddin Veled’den fıkıh dersi aldığı için Fakîh denmiştir.
- Ahmed Fakîh’le ilgili olarak kaynakların verdikleri bilgiler arasında, onun hac farizasını yerine getirmek için Hicaz’a gittiği hac dönüşünde ise iki ay Kudüs’te kaldığı da bulunmaktadır. Onun Hicaz yolculuğuyla ilgili söz konusu edilen bu bilgi Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe adlı eserinde verilmektedir.
- Mevlana’nın babası Bahaeddin Veled’den fıkıh dersleri almıştır,bundan dolayı kendisine Fakih denmiştir. Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal – Ahmedi
- Genellikle dini-tasavvufi konularda eser yazmıştır.
- Dili oldukça açık,anlaşılır ve sadedir.
Eserleri: Çarh-nâme (Kaside şeklinde 100 beyitlik bir eserdir.), Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe (Mesnevi türünde bir eserdir.)
Unutmayalım! Ahmet “Fakih’in Kitabu Evsafı Mesacidiş-Şerife” adlı eseri Hacc’a dair yazılan ilk Türkçe mesnevidir.
HOCA DEHHÂNÎ
Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal, Ahmedi gibi ünlü sanatçıların içinde din dışı şiirleriyle tanınmaktadır. Doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen Horasanlı bir Türk olan Dehhanî, bir saray ve zevk şairidir. Selçuklu sultanının kahramanlık ve cömertliğini duymuş, XIII. Yüzyılın ilk yarısında Horasan’dan kalkıp yetişkin bir şair olarak gelmiş, Selçuklu III. Alaeddin döneminin elverişli şartlarından ve Sultan’ın iyiliklerinden yeterince yararlanmıştır. Şair, gelip geçici hayat süresini bütün fırsat ve imkânlarıyla değerlendirmiştir. Şiirlerinde Doğu şiirinin renkli sembollerinden olan bahar mevsimi, gül-bülbül, işret meclisleri, kıssalar, destanlar, efsaneler ile özlemlere, heveslere, umutlara ve içli yakınmalara sıkça yer vermiştir. Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal – Ahmedi
Şiir zevki olan ve sanat yönü ağır basan şairlerdendir.
Unutmayalım! Anadolu’da şiirleri la-dini (din dışı) özellik taşıyan ilk isim Hoca Dehhani’dir.
GÜLŞEHRİ
Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal, Ahmedi gibi ünlü sanatçıların içinde Gülşehrî XIII. yüzyılın sonlarında, Kırşehir’de Mevlevî tarikatını tanıtmak için bir tekke kurmuştur. Kırşehir bir gül şehri olduğu için “Gülşehrî” mahlasını almıştır. Gülşehrî, Anadolu Selçuklu Devleti’nin son devirlerinde, Sultan Veled, Yunus Emre, Âşık Paşa gibi Türkçe yazıp Türkçe söyleyen ozanlarımız arasındadır.
Unutmayalım! Gülşehri Türk edebiyatında mahlas kullanan ilk şairdir. Ayrıca Türk edebiyatında ilk hikaye yazarı hem de Farsça eserlerden ilk hikaye tercüme eden şairdir.
Eserleri: Feleknâme, Aruz Risalesi, Keram âtı Ahî Evren, Kudurî Tercümesi, Mantık Şiirleri.
ÂŞIK PAŞA
- XIII. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’da yetişen Türk şair ve mutasavvıflarının en büyüklerindendir. XIII.yüzyılda Anadolu’ya Horasan’dan gelen bir derviş ailesine mensuptur..
- Hacı Bektaş, Ahi Evran, Şeyh Süleyman, Mevlâna, Sultan Veled gibi büyük mutasavvıfların mürid ve eserleriyle yakından ilgilenmiştir.İran tasavvuf edebiyatını ve özellikle Senâî, Attar, Mevlâna ve Sultan Veled’i çok iyi bilir.Şiirlerinde Mevlâna ve Sultan Veled gibi tam bir “vahdet-i vücûd”cu olmakla beraber ehl-i sünnet kurallarına uygun bir tasavvuf anlayışını yaymıştır. Bu işi Türkçe yazdığı Garib-nâme adlı eseriyle yapmıştır. Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal – Ahmedi
- Türkçeyi Arapça ve Farsça gibi bir ilim ve edebiyat dili değil, sadece basit bir konuşma dili saymak hususunda daha sonraki devirlerde de rastladığımız bu anlayışa karşı millî bir dil ve edebiyat yaratmak isteyen Anadolu şairleri arasında Âşık Paşa’ya önemli bir yer vermek gerekir.
Eserleri:
- Garib-nâme,
- Risâle fî Beyânü’l-esmâ
- Manzum Tasavvuf Risâlesi,
ŞEYYÂD HAMZA
- Doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen, Anadolu’da halka sûfîce şiirler söylereyerek tasavvuf yollarını tanıtan bir gezici derviş olan Şeyyad Hamza’nın hayatı hakkında fazla bilgi yoktur
- Kur’an, Arapça ve Farsça kültürü olan, hece ve aruzla şiirler söyleyen bir kişiliğe sahiptir. Hece vezniyle söylediği şiirleri, ilahileri söyleyiş itibarıyla düzgündür; aruzla yazılmış şiirleri ise sanatsal yönü ağır olmayan dinî-ahlâkî ve sûfîce şiirlerdir.
- Şiirlerinde şekil ve söyleyiş bakımından düşündürücü bir çeşitlilik görülür. Dokuz beyitli bir gazelini klasik gazel tarzının türlü incelikleriyle örülü olduğu, Doğu Türkçesi ile yazıldığı görülür.
- Eserleri
1.“Yûsuf u Zelihâ” Mesnevisi - 2.Şiirleri.
- 3.Dâstân-ıYûsufAleyhisselâmveHâzâAhseni’l-kasâsi’lmübârek
Unutmayalım! Şeyyad Hamza’nın Yusuf u Zeliha adlı eseri Anadolu’da bu konuda bilinen ilk mesnevidir.
AHMEDİ
- Ahmedi, XIV. yüzyılda yaşamış Anadolu Türkçesinin en başarılı şairlerindendir.
- Asıl adı Tâceddîn İbrahim’dir. Öğrenimine Kütahya’da başlamış,sonra Mısır’a giderek tahsil hayatını orada tamamlamıştır. Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal
- Anadolu’ya döndüğünde Sultan I. Murad’ın himayesine girmiş, sonraları Yıldırım Bayezid’in sohbet arkadaşı olmuş, padişahtan büyük iltifat görmüştür.
- XIV. yüzyılın en çok eser veren, klâsik edebiyatın kurulmasında büyük rolü olan şâiri Ahmedî’dir. Divân şiirinin asıl kurucusu ve üstadı sayılır.
- Gazel, kaside ve mesnevilerindeki sanat seviyesi ve söyleyişi asrının öteki şairlerinden üstündür. Bir diğer özelliği de, çok eser vermiş olmasıdır. Her konudaki çok geniş kültürü, şark mitolojisi ve İran edebiyatı üzerindeki bilgisi, Ahmedi’ye hem kolay, hem de çok yazmak imkanını vermiştir.
Eserleri
- 1.İskendernâme
- 2.Cemşîd-i Hurşîd
- 3.Tevarîhü’l-Ervâh
ŞEYHOĞLU MUSTAFA
- XIV. yüzyılın şöhretli mesnevi şairlerindendir.
- Germiyan Beyliği sınırları içinde yaşamış, Germiyan beyi Süleyman Şah’ın ölümünden sonra Yıldırım Bayezid’in yanına gelmiş, Osmanlı sarayına intisap etmiştirTürkçenin inceliklerine vakıf olan bir isimdir
- Eserlerinde Türkçe kelimelere ,özelliklehalk tabiri ve atasözlerine geniş yer veren bir söz ustasıdır.
- Öğretici yanı ağır basan eserler vermiştir.
Eserler: Hurşidnâme, Kenzü’l Küberâ
KUL MESUD
- 1334-1337 yılları arasında hüküm süren Aydın Emîri Umur Bey’in isteği üzerine ve onun adına Kelîle ve Dimne’yi Farsçadan Türkçeye tercüme etmiştir.
Kelile ve Dimme Tercümesi
Orijinal Kellie ve Dimne MÖ I. yüzyıl civarında yaşadığı düşünülen Beydeba tarafından kaleme alınmış fabl tarzında hikâyeler barındıran bir hikâye kitabıdır. Beydeba’nın bu eseri Depşelem isimli bir Hint hükümdarı zamanında yazıldığı hükümdara bir tür nasihat niteliğinde olduğu öne sürülmektedir. Fabl türünün ilk ve en önemli örneklerinden olan Kelile ve Dimne`deki hikâyeler siyasetten erdeme kadar birçok farklı konuyu ele almıştır. Sanskritçe yazılmış olan eser ilk önce Pehlevice’ye, sonra Pehlevice’den Arapçaya ve daha sonraları Arapçadan Farsçaya çevrilmiştir. Batı dillerine olan tercümeleri bu son Farsça çeviriden yapılmıştır. Edebi otoritelerce, Ezop ve La Fontaine fabllarının, Kelile ve Dimne’den ilham alınarak yazıldığı bilinen bir gerçektir.
NESİMİ
- Sufî bir Türk şairi olan Nesimî’nin hayatı hakkında çok az bir bilgi vardır.
- Azerî edebiyatının XIV. yüzyıldaki en büyük şahsiyet, tesirinin genişliği ve devamlılığı bakımından Türk edebiyatının en büyük temsilcilerindendir.
- Şiirde büyük bir güç gösteren Nesimî, Farsça ve özellikle Türkçe şiirler yazmıştır. Şiirlerinde çoğu kez kendi inancını dile getirmiştir. Buna rağmen, din dışı ve âşıkâne gazelleri de vardır.
Eserleri
Türkçe ve Farsça olmak üzere İki divânı vardır. Türkçe şiirlerinde Nesimi, Farsça şiirlerinde Hüseynî mahlasını kullanmıştır. Ayrıca Türkçe ve Farsça ile mesneviler, gazeller, rubailer ve tuyuglar yazmıştır.
KADI BURHANEDDİN
- 1344 yılında Kayseri’de doğmuştur.Kadı,vezir,atabey ve hükümdar olmuş bir Türk şairi ve âlimidir. Mevlana – Hoca Dehhani – Gülşehri – Nesimi – Kaygusuz Abdal
- Kadı Burhaneddin zeki, seçkin bir kadı, seçkin bir vezir, âlim, şair ve cesur bir hükümdardır.Üstün zekâsıyla devrin bütün bilgilerini elde etmiş, kılıç ve kalemi aynı beceri ile kullanmıştır.
- Harple uğraştığı zamanlarda bile ilimle uğraşmaktan uzak kalmamıştır. Arapça ve farsçayı şiir söyleyecek kadar iyi öğrenmiştir.
- Eserlerinde Azeri Türkçesinin bütün özellikleri bulunur. Kendine özgü içten ve canlı bir üslûbu vardır.
Unutmayalım! Kadı Burhaneddin divan edebiyatında yazdığı tuyuglarıyla bilinmektedir.
1.Dîvân
2. İksîrü’s-sa’adât fî Esrârü’l-ibâdât
Yar yüzünde ince der dürdânedür
Zülfü dâm u kara hâli dânedür.
Yolına ölürisem tutma aceb,
Yâriçün can oynamah merdânedür
Kadı Burhaneddin(tuyug)- (Fâilâtün- Fâilâtün- Fâilün)