İstanbul
+90 555 850 19 04
info@paragraftahiz.com

Tanzimat Edebiyatı Dönemi Türk Edebiyatı (1860-1896)

ParagraftaHız

Tanzimat Edebiyatı Dönemi Türk Edebiyatı (1860-1896)

Tanzimat Edebiyatı Dönemi Türk Edebiyatı (1860-1896), Batı tesirinde gelişen Türk edebiyatının ilk sürecini oluşturan 1860-1896 yılları arasında varlığını sürdüren Türk edebiyatı dönemidir. Tanzimat Dönemi Türk edebiyatı, bir yandan, artık eski gücünü büyük ölçüde yitirmiş bulunan eski edebiyata bir tepki; bir yandan da merkezi Fransa olan Batı’nın önümüzde serdiği yeni değerlere ve bunların telkin ettiği sanat anlayışına özenme sonucu meydana gelmiş bir edebiyattır.

Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumunu Sağlayan Temel Etkenler

Tanzimat Edebiyatı Dönemi Türk Edebiyatı (1860-1896), 19. yüzyılda başlayan yenileşme sürecinin edebiyattaki ilk yansımalarını içeren dönemdir. Bu dönemin oluşumunda en temel etken Osmanlı Devleti’nde 17. yüzyıldan itibaren görülen yenileşme hareketleridir. Ancak edebi süreç olarak, Tanzimat Dönemi’nin oluşumunu sağlayan sebepleri yeni  dünya görüşü çerçevesinde verilen eserlerle başlatmak gerekmektedir. Buna göre Tanzimat Dönemi Türk edebiyatını oluşturan edebi faaliyetleri şu başlıklar altında toplamak mümkündür:

Çeviri Faaliyetleri

Tanzimat Edebiyatı-Bu dönemde Batılı yazar ve şairlerden yapılan çeviri ve uyarlama çalışmaları Batı kültür, tarih ve edebiyatının tanınması ve Batı tesirinde gelişen yeni edebiyat çalışmalarına ışık tutması bakımından oldukça büyük önem taşımaktadır. Yapılan çeviri ve uyarlama çalışmalarından bazıları şunlardır:

  • Yusuf Kamil Paşa 1859 yılında Fenelon’un Temaque (Telemak) adlı eserini Türkçeye çevirmiştir. Yusuf Kamil Paşa’nın Telemak adlı eseri, Türk edebiyatında yazılmış ilk çeviri romandır.
  • Münif Paşa 1859 yılında Fenelon, Fontenelle ve Voltaire’den seçilmiş on bir diyaloğun çevirisinden oluşan  “Muheverat-ı Hikemiyye” adlı çeviri bir eser yayınlamıştır. Püf Noktası: Münif Paşa tarafından yayınlanan Muhâverât-ı HikemiyyeBatı dillerinden Türkçe’ye çevrilen ilk edebi ve felsefi eserdir.

Unutma!
Münif Paşa 
1759 yılında Victor Hugo’nun Sefiller adlı romanını “Hikâye-i Mağdurin” adlıyla  Türkçe’ye  çevirmiştir.

  • Ahmet Lutfi Efendi 1864 yılında Daniel Defoe’nun “Robinson Cruzoe” adlı romanını Türkçe’ye çevirmiştir.
  • Teodor Kasap 1871-1873 yılları arasında Monte Cristo, 1872 yılında Topal Şeytan adlı romanları Türkçe’ye çevirmiştir.
  • Ziya Paşa 1870 yılında J.J. Rousseau’nun Emil adlı eserini Türkçe’ye çevirmiştir.
  • Ziya Paşa 1872 yılında Molier’in Tartuffe adlı tiyatro eserini Riyanın Encamı adlıyla Türkçe’ye çevirmiştir.
  • Ahmet Vefik Paşa’nın Molier’den Yaptığı Çeviriler: Tartuffe(Tartuffe), İnfial-i Aşk, Don Juan

 Uyarlamalar: Zor Nikâh, Zoraki Tabib, Tabib-i Aşk, Dekbazlık

Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatında Gazetecilik

Tanzimat Dönemi’nde gazete ve gazetecilik anlayışı çok önemli bir yer tutmaktadır. Tanzimat Dönemi’nde 1840 yılından itibaren birçok alanda gazete ve dergi faaliyetleri yürütülmüştür. Gazeteler dönemin kitle iletişim araçları olmakla birlikte, toplumda belirli bir kültür ve heyecan ortamı yaratan iletişim organlarıdır. Gazeteler bu özellikleri ile yazarlar tarafından toplumu eğitme; fikirleri, yeni eser ve türleri halka tanıtma, açıklama araçları olarak kabul edilmiştir. Gazeteler dönemde yaşanan birçok edebi tartışma ve edebi türlerin ilk örneklerinin verildiği yerler olması bakımından edebi açıdan büyük önem taşımaktadır.

Tanzimat Dönemi’nde çıkarılan gazeteler:

Takvim-i Vekayi

Takvim – i Vekayi Hangi Amaçla Yayınlanmıştır?  
Halka Osmanlı Devleti içindeki ve dışındaki olaylar hakkında bilgi vermek. Yabancıların Osmanlı Devleti hakkında bilgi edinmesini sağlamak Osmanlı’nın içinde bulunduğu dönemde birlik ve bütünlüğün  korunmasına  yardımcı olma Devletin resmi icraatlarının halk tarafından bilinmesini sağlamak için Mahmut döneminde yayınlanmış ilk resmi gazetedir.1 Kasım 1831 tarihinde yayınlanmıştır.

Püf Noktası: Takvim-i Vakayi Türk gazetecilik tarihinde çıkarılan ilk resmi gazetedir.
İlk Resmi Gazete

Ceride-i Havadis

  • 1840 yılında İngiliz gazeteci William Churchill tarafından çıkarılmıştır.
  • Türk tarihinde çıkarılan ilk yarı özel gazetedir.
  • 1860 yılından itibaren, Tercüman-ı Ahval’in yayınlanmasından sonra,
  • Rûz-nāme-i Cerîde-i Havādis adıyla yayınlanmıştır.
  • Bilimsel ve ahlaki niteliği olan bir gazetedir.

Tercüman-ı Ahval

  • 1860 yılında Şinasi ve Agah Efendi tarafından çıkarılmıştır.
  • Türkler tarafından çıkarılan ilk özel gazetedir.
  • Türk tarihindeki ilk fikir ve kültür gazetesi olması bakımından önem taşımaktadır.
  • Yayın hayatına altı ay kadar bir süre devam etmiştir
Püf Noktası: Tercüman-ı Ahval Türkler tarafından çıkarılan ilk özel gazetedir.
Tercüman-ı Ahval

Tasvir-i Efkâr

  • 1862 yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır.
  • Gazete sadece olayları yayınlamakla kalmamış düşünce ve edebiyat gazetesi olarak da gazetecilik faaliyetlerinde yer vermiştir.
  • Gazetenin yönetimi 1865 yılından itibaren Namık Kemal’e bırakılmış,1867’den sonra ise Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yayınlanmıştır.

Bu dönemde çıkarılan diğer gazeteler:

  • 1867 yılında Ali Suavi tarafından Muhbir gazetesi çıkarılmıştır.
  • 1868’de yılında Namık Kemal, Ziya Paşa tarafından Hürriyet gazetesi çıkarılmıştır.
  • 1871’de yılında Namık Kemal tarafından İbret gazetesi çıkarılmıştır.
  • 1872’de yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından Devir, Bedir gazeteleri çıkarılmıştır.
  • 1878’de Ahmet Mithat Efendi tarafından Tercüman-ı Hakikat çıkarılmıştır.

Tanzimat Döneminin Önemli Sanatçıları

İbrahim Şinasi (1826-1871)

Edebiyatta görülen yenileşme sürecinin öncüsü ve en önemli temsilcisidir. 1826 yılında İstanbul’da doğmuştur.  Öğrenimi İstanbul’da yaptıktan sonra, devlet memuriyetine girmiş, Tophane Müşiri Fethi Paşa’nın yardımı ile Fransa’ya  maliye öğrenimi için gitmiş ve orada beş yıl kaldıktan sonra İstanbul’a dönerek Meclis-i Maarif-i Umumiyye üyeliğine getirilmiştir. (4)Şinasi siyasi nedenlerden dolayı birçok kez Paris’e gitmiştir. Şinasi’nin çeşitli sebeplerden dolayı Fransa’da bulunması şairin Fransız kültür ve yapısını yakından tanımasını sağlamıştır.

  • Eserlerinde akılcılık ön plandadır.
  • Dilde sadeleşme ‘’Safi Dil ‘’ anlayışını ortaya koyan ilk isimdir.
  • Eserlerinde yeni değişik kavramlara yer verir. Siyasi, hukuki, sosyal ve felsefi fikirler ön plandadır.
  • Fransa’da aldığı eğitim, pozitivist düşüncenin etkileri eserlerinde görülür.
  • Batılı sosyal ve siyasi fikirlere açan Şinasi’nin üzerinde durduğu yeni kavramlar arasında “kanun, hak, adalet” önemli yer tutar.
  •  Edebiyatımızda ilk tiyatro eseri olan Şair Evlenmesi’ni yazmıştır.
  •  Noktalama işaretlerini ilk defa Şair Evlenmesi adlı eserinde kullanmıştır.
  • Tercüman-ı Ahval mukaddimesiyle edebiyatımızda ilk makale örneğini vermiştir
  •  La Fontaine ilk fabl örneklerini yazmıştır.
  • Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkar gazetelerini çıkararak, Türk gazeteciliğinin gelişmesinde büyük katkıda bulunmuştur.

Eserleri

  • Tercüme-i Manzume (1859): Şinasi’nin Fransız şairlerinin şiirlerinden yaptığı çevirileri bir ara­ya topladığı eseridir.
  • Müntahabât-ı Eş’âr (1862): Şinasi’nin kendi yazdığı şiirler arasından seçtiği ve Müntahabât-ı Eş’ârım” adını verdiği eseridir.
  • Şair Evlenmesi (1860): Türk tiyatrosunun kitap halinde çıkan ilk eseridir.
  • Durûb-ı Emsâl-i Osmaniyye (1863): Osmanlı atasözlerini bir araya getiren bu eseridir.

Namık Kemal (1840-1883)

Tanzi mat Dönemi’nin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından biri olan Namık Kemal  1840 tarihinde Tekirdağ’da dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlarda şiir yazmaya başlamıştır. Bir dönem Encümen-i Şuāra şairleri arasında bulunmuş, Şinasi ile tanışmasından sonra yeni edebiyat anlayışını benimsemiştir.  ‘’Vatan yahut Silistre’’ adlı tiyatro eserinin sergilendiği dönemde yaşanan olaylar sonucunda 1873’te Magosa’ya sürgün edilmiştir. 1877 Türk-Rus savaşından sonra Meclis-i Mebusan’ın kapatılması üzerine önce Midilli’ye oradan Sakız ve Rodos adalarına gönderilmiştir. Namık Kemal bu sürgünlerle dolu hayatında birçok önemli eser kaleme almıştır, 2 Aralık 1888 tarihinde vefat etmişti

Püf Noktası: Namık Kemal hemen hemen her türde eserler vermiş, eserlerinde vatan, hürriyet, millet gibi kavramları işlemesinden dolayı vatan şairi olarak anılmıştır.
Vatan Şairi
  • ”Toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir.
  • Sanatı, toplumun batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır.
  • Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır.
  • Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullanmıştır.
  • Eserlerinde noktalama işaretlerini kullanmıştır.
  • Fransız edebiyatını örnek almış, romantizmin etkisinde kalmıştır.
  • Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir.
  • Tiyatroyu “Eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir.
  • İlk edebi roman İntibah ve ilk tarihi roman Cezmi onun tarafından kaleme alınmıştır.

Eserleri:

  • Şiirleri: Hürriyet Kasidesi,  Vaveyla,
  • Tiyatro:Vatan Yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Celaleddin Harzemşah, Kara Bela
  • Roman: İntibah, Cezmi
  • Eleştiri: Tahrib-i Harâbât,  Takip,  Renan Müdafaanamesi, İrfan Paşa’ya Mektup, Mukaddeme-i Celal
  • Tarihi Kitaplar: Devr-i İstila, Barika-i Zafer, Evrak-ı Perişan, Kanije Silistre Muhasarası, Osmanlı Tarihi, Büyük İslam Tarihi
  • Gazeteler: Tasvir-i Efkar (Şinasi’den sonra çıkarmaya devam etmiştir.) ,Hürriyet( Ziya Paşa ile birlikte Londra’da çıkarmıştır.) İbret

Ziya Paşa (1825-1880)

Tanzimat Dönemi Türk yazar, şair ve devlet adamlarından biri olan Ziya Paşa 1825 yılında İstanbul’da doğmuştur. Gençlik dönemi mektuplarla geçmiştir. Bir süre Encümen-i Şuāra’ya katılarak eski tarzda şiirler kaleme almıştır.  Bu dönemde yazdığı şiirlerin başarısıyla Mustafa Reşit Paşa’nın dikkatini çekerek Mabeyin katipliğine getirilmiştir. Mustafa Reşit Paşa’nın vefatından sonra sadrazam olan Mehmet Emin Ali Paşa ile anlaşamaması üzerine saraydan uzaklaştırılmıştır. Bu sırada yazdığı “Terci-i Bent” şiiri ile ilk defa edebiyat alanında ün sağlamıştır. Saraydan uzaklaştırıldıktan sonra önce Atina elçiliğinde görevlendirilmiş. Yönetime muhalif olan İttihak-ı Hamiyet Cemiyeti’nin (sonraki adıyla Yeni Osmanlılar) üyesi olan Ziya Paşa, Diyarbakırlı Filip Efendi’nin çıkardığı Muhbir Gazetesi’ndeki hükümeti eleştiren yazılar yayımlaması yüzünden Nisan 1867’de yeniden Kıbrıs’a atanınca, Namık Kemal’le birlikte Paris’e kaçmıştır. Ali Paşa’nın ölümü üzerine affedilerek yurda dönmüş, 1880 yılında Adana’da vefat etmiştir.

  • Tanzimat Dönemi’nin en büyük tartışmalarından biri olan eski-yeni ikilemi, Ziya Paşa’yı oldukça etkilemiştir. Bu ikilik süreci Ziya Paşa’nın eserlerinde açıkça görülmektedir. Ziya Paşa Şiir ve İnşa’ makalesinde eski edebiyatı ağır bir dille eleştirerek, halk edebiyatının Türk edebiyatındaki yeri ve önemini ön plana çıkarırken; ’Harabat’ adlı antolojisinin dibace (önsöz) bölümünde eski edebiyat anlayışını savunarak halk edebiyatını ağır bir dille eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın bu eserlerinde sergilediği tavır içerisinde bulunduğu ikilemin en önemli göstergesi olarak kabul edilmektedir.
  • Ziya Paşa eserlerinde biçim bakımından eskiye bağlı kalmıştır. Divan şiirine bağlı olarak yazdığı şiirleri yanı sıra heceyle yazdığı eserleri vardır.
  • Ziya Paşa asıl ününü eski tarzda yazdığı eserleriyle kazanmıştır.
  • Eserlerinde sosyal konular ve eleştiriye ağırlıklı yer vermiştir.

Eserleri:

 

Defter-İ Âmâl:  Ziya Paşa’nın anı türünde yazdığı, J.
J. Rousseau’nun “ İtiraflar “ adlı eserinden etkilenerek çocukluk anılarını
anlattığı eseridir. Batılı anlamda anı türünün ilk örneklerindendir.

Eş’ar-I Ziya (1881): Ziya Paşa’nın  kendi yazdığı
şiirlerinin bulunduğu bir şiir kitabıdır; bu eser Ziya Paşa’nın ölümünden sonra
yayınlanmıştır.

Şiir Ve İnşa: Ziya Paşa’nın makale türünde yazdığı
eserdir. Yazar bu eserinde, halk şiirinin bizim gerçek şiirimiz olduğunu
söylemiş ve divan şiirini eleştirmiştir.

Harabat:  Ziya Paşa’nın Türk, Arap ve Fars
edebiyatından seçme şiirlerin yer aldığı bir divan şiiri antolojisidir. Bu
eserin mukaddime bölümünde Şiir ve İnşa makalesindeki düşüncesini değiştirerek
gerçek edebiyatımızın divan edebiyatı olduğunu savunmuştur. Ziya Paşa’nın bu
düşüncesi Namık Kemal tarafından ağır eleştiriye uğramıştır.

Zafername: Ziya Paşa’nın; Ali Paşa’yı yermek amacıyla Paris’te yazdığı, siyasi hiciv türündeki eseridir.

Emile: Ziya  Paşa’nın J. J.Rousseau’dan Türkçeye çevirdiği bir eseridir.

Engizisyon Tarihi: Ziya Paşanın tarih konulu çeviri bir eserdir.

Rüya: Ziya Paşa’nın Londra’da Ali Paşa’yı yermek için kaleme aldığı küçük kitabıdır.

Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914)

Tanzimat Dönemi önemli yazar ve şairlerinden olan Recaizade Mahmut Ekrem
1847 yılında İstanbul’da doğmuştur. Köklü bir aileden gelen yazar iyi bir
eğitim görmüştür. Çeşitli memuriyetlerde bulunmuş, Galatasaray Sultanisi’nde
edebiyat öğretmenliği yapmıştır. 1914 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Tanzimat II. Dönem sanatçılarından olan Recaizde Mahmut Ekrem, Şinasi’yle başlayan
yenileşme dönemi Türk edebiyatına Abdülhak Hamit Tarhan’la birlikte yeni
bir çehre kazandıran önemli isimlerindendir. Şiir, tiyatro, roman gibi birçok türde eser veren Ekrem’in en önemli özelliklerinden biri edebiyat kuramcılığıdır. Ekrem’in Mekteb-i Mülkiye’de okutulması için yazdığı Talim-i Edebiyat, III. Zemzeme Mukaddimesi, Takdir-i Elhan, Takrizat adlı  yazıları bu türe örnek teşkil etmektedir. Ekrem eserlerini Batılı anlayışa bağlı olarak yazmış, yeni yetişen yazar ve şairleri bu yönde teşvik
etmiştir. Bu özelliklerinden dolayı kendisine ‘’üstat’’ denilmiştir.

Edebiyattın konu, içerik, üslup, teknik özellikleri hakkında birçok yeni görüşte
bulunan Ekrem, edebiyatın konusunun ‘’zerreden şemse kadar…’’ her şey
olabileceği görüşünde bulunmuştur. Ekrem güzelliği, sanat eserinin başarısında tek unsur olarak görmektedir. Özellikle şiirde güzellik unsurunu yaratacak olan içerik ve üslup
güzelliği olduğunu söylemektedir. Eserlerinde doğa, aşk, ölüm, bireysel konular, hayal kırıkları, yanlış batılılaşma gibi temaları işlemektedir.

Batı edebiyatında görülen nazım türlerini kullanmıştır. Türk edebiyatında mensur şiir düşüncesini yaratmıştır. Ekrem eserlerini ‘’Sanat sanat içindir’’ düşüncesine bağlı olarak kaleme almıştır. Mensur eserlerinde realizmin etkileri görülmektedir.

Eserleri:

Şiir Kitapları: Nağme-i SeherYadigâr-ı ŞebâbZemzeme (I,II,III),Tefekkür (şiir-nesir karışık), Pejmürde (şiir-nesir karışık), Nijad EkremNefrin

Roman: Araba Sevdası

Hikâye: Muhsin Bey, Şemsa, Saime

Tiyatro: Afife AnjelikAtala Yahut Amerikan Vahşileri ,Vuslat Yahut Süreksiz Sevinç ,Görev Çağrısı ,Çok Bilen Çok Yanılır

Eleştiri:Talim-i Edebiyat, III. Zemzeme Mukaddimesi, Takdir-i Elhan, Takrizat

Abdülhak Hamit Tarhan (1852-1937)

Tanzimat II. Dönem sanatçılarından olan Abdülhak Hamit Tarhan 1852 yılında İstanbul’da doğmuştur. Köklü bir aileden gelen Hamit iyi bir eğitim görmüştür. Çeşitli devlet görevlerinde bulunan Hamit birçok ülkede elçilik yapmıştır. Cumhuriyettin ilanından sonra milletvekilliği yapmıştır. 1937 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Hamit, Recaizade Mahmut Ekrem ile birlikte Türk edebiyatının yenileşme sürecine önemli katkılarda bulunmuştur.

Kaidelerle pek ilgisi bulunmayan, onlardan hiç hoşlanmayan, Batı şiirinde görüp beğendiği ve Türk şiirinde olmayan her özelliği tereddütsüz olarak ve büyük bir pervasızlıkla gerçekleştirmeye derhal koyulan odur. Türk şiirini batılılaştırma bahsinde, ‘’ düşünen’’ den çok, ‘’yapan’’ adamdır. Bu bakımdan Ekrem ile bir bütün oluştururlar.  Hamit şiir, tiyatro, eleştiri türünde eserler vermiştir. Hamit’tin eserlerin birçoğu tiyatro türünde olmasına rağmen, sanatının özünde şiir vardır.

Hamit konu, biçim, tür bakımından her zaman yenilik peşinde olmuş; eski edebiyat anlayışından tamamen uzaklaşmıştır.

Romantizmin etkileri bütün eserinde açıkça görülmektedir. Eserlerinin konusunu aşk, doğa, ölüm, bireysel konular, metafizik öğeler oluşturmaktadır. Döneminde “Şair-i Azam” olarak adlandırılmıştır.

Püf Noktası: Abdülhak Hamit Tarhan Sahra adlı şiir kitabında kır ve köy hayatını işleyerek, Türk edebiyatına yeni bir tarz kazandırmıştır. Abdülhak Hamit Tarhan Makber ve daha sonraki şiirleriyle (ölü,halce..) metafizik konuları Türk edebiyatına kazandırmıştır.

Hamit tiyatro türüne büyük önem vermiştir; ancak Hamit tiyatro eserlerini oynanması için değil okunması için kaleme almıştır. Tiyatro eserlerinin konusunu genellikle tarihten ve yabancı toplumların hayatından almıştır.

Eserleri:

Şiirleri

Sahra, Makber, Ölü, Hacle, Bir Sefilenin Hasbihali,  Bâlâ’dan Bir Ses, Validem, İlham-ı Vatan, Tayşar Geçidi, Ruhlar, Garâm, Arziler, Bir Sefilenin Hasbihali, Kürsî-i İstiğrak, Bunlar O’dur, Divaneliklerim yahut Belde

Tiyatro:

İçli Kız, Nesteren, Sabr ü Sebat, Duhter-i Hindu, Nazife yahut Feda-yı Hamiye,Tarık yahut Endülüs Fethi, Eşber, Zeynep, Macera-yı Aşk, İlhan,  Tarhan, İbn-i Musa yahut Za’tülcemal, Sardanapal,  Abdullah-i Sagir,  Finten,  İbni Musa,  Yadigar-ı Harb, Hakan

Eleştiri:

Nā-kafi,  Makber Mukkadimmesi, Duhter-i Hindu Önsözü

Muallim Naci (1850-1893)

Tanzimat II. Dönem sanatçılarından Muallim Naci 1850 yılında İstanbul’da doğmuştur. Asıl adı Ömer’dir. Öğrenimini Varna’da tamamladıktan sonra, Varna Rüştiyesi’nde öğretmenlik yapmıştır. Anadolu ve Rumeli’de çeşitli memuriyetlerde bulunmuştur. Tercüman-ı Hakikat, Saadet, Vakit gazetelerinde yazılar yayınlanmıştır. 1893 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Muallim Naci Tanzimat Dönemi’nde eski edebiyat anlayışını savunan en önemli isimdir.

Divan şiirinin savunucularından olan Naci Recaizade Mahmut Ekrem’in yeni edebiyat görüşünü savunduğu ‘’Zemzeme’’ adlı eserine ‘’Demdeme’’ adlı eseriyle karşılık vermiştir.

Eski şiirin kurallarına bağlı olan Muallim Naci ‘’Göz için kafiye’’ anlayışını savunmuştur. Recaizde Mahmut Ekrem’in ‘’Kulak için kafiye’’ anlayışını savunmasıyla edebiyatımızda kafiye göz için mi? Kulak için mi? tartışması yaşanmıştır. Muallim Naci Fransız edebiyatından çeşitli eserleri Türkçeye çevirmiştir. Muallim Naci eski edebiyat savunucusu olmakla birlikte yeni tarzda eserlerde kaleme almıştır. Muallim Naci, Fransız edebiyatını tanıdıktan sonra Batı edebiyatının değerini anlamıştır, ancak Türk edebiyatının batılılaşmasına kısmi bir şekilde taraftar olabilmiştir.

Eserleri:

Şiirleri: Ateşpare, Şerâre , Fürûzan,Sümbüle

Eleştiri: Demdeme, Muallim, Müdafaaname, İntikad, Mektuplarım, Muhaberat ve Muhaverat

Dil Ve Edebiyat Çalışmalar: Lügāt-ı Naci, Islahat-ı Edebiyye, Esami

Tiyatro: Heder

 Anı: Ömer’in Çocukluğu, Medrese Hatıraları

Ahmet Mithat Efendi (1844-1913)

Tanzimat Dönemi önemli romancılarından olan Ahmet Mithat Efendi 1844 yılında İstanbul’da doğmuştur. Çeşitli devlet memurluklarında bulunmuştur. 1913 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Tanzimat Dönemi’nin en önemli romancılarındandır. Roman, hikāye, tiyatro gibi farklı türlerde eser vermiştir; ancak en çok romancı kimliğiyle ön plandadır.

 

Püf Noktası: Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayat adlı eseri Türk edebiyatının ilk hikâye örneği olması bakımından önemlidir.

Toplum için sanat anlayışını benimsemiştir. Eserlerinin konusunu aşk, evlilik toplumsal konular oluşturmaktadır. Sade, halkın anlayabileceği dil anlayışını benimsemiştir. Eserleri teknik ve üslup bakından zayıftır. Eserlerinde eğlendirerek öğretmeyi amaçlamıştır. İlk eserlerinde romantizmin etkisi sonraki eserlerinde natüralizmin etkileri görülmektedir. Gazeteci kimliğiyle de ön plana çıkmaktadır.

Eserleri:

Roman: Felatun Bey ile Rakım Efendi, Çengi, Acaib-i Alem, Teehhül,  Vah, Firkat,   Esaret, Yeniçeriler, Hasan Mellah Hüseyin Fellah, Dünyaya İkinci Geliş, Altın Işıklar, Gürcü Kızı, Yeryüzünde Bir Melek, Paris’de Bir Türk, Karnaval, Dürdâne Hanım, Hayret..

Hikâyeleri: Kıssadan Hisse, Letâif-i Rivayat,

 Tiyatro: Eyvah, Açık Baş Ahz-ı Sar yahut Avrupa’nın Eski Medeniyeti, Zuhur-ı Osmaniyan, Çengi, Fürs-i Kadim’de Bir Facia yahut Siyavuş , Çerkeş Özdenler

Diğer Eserleri: Üss-i İnkilab (1853 Kırım savaşından II. Abdülhamit dönemine kadar olan olayları konu eden tarih kitabı ), Müdaffa (eleştiri), Menfa (anı)

Şemsettin Sami (1850-1904)

Tanzimat Dönemi’nin önemli sanatçılarından Şemsettin Sami 1850 yılında İstanbul’da doğmuştur. Tanzimat Dönemi’nde kendi çabalarıyla yetişen bir sanatçıdır. Sözlük, ansiklopedi olarak düzenlediği eserleri ve dil üzerine yaptığı çalışmalarla edebiyatımıza büyük katkıda bulunmuştur. Türk dili üzerine yaptığı çalışmalarıyla edebiyatımızda önemli yer edinmiştir. Şemsettin Sami’nin Türk dili ve kültürüne en büyük katkıları sözlük ve ansiklopedi çalışmalarıyla olmuştur. Tiyatro ve roman çalışmalarıyla da edebiyatına katkıda bulunmuştur.

Püf Noktası: Şemsettin Sami’nin Taşşuk-ı Talat ile Fitnat adlı romanı Türk edebiyatında ilk yerli roman örneğidir.


Eserleri:

Roman: Taşşuk-ı Talat ile Fitnat

Tiyatro: Seydi Yahya, Besa yahut Ahde Vefa

Sözlük: Kamûs-ı Türkî, Kamûs-i Fransevi

Ansiklopedi: Kamûssu’l Alām  (Tarih, coğrafya ve meşhur kişiler ansiklopedisi)

Sami Paşazade Sezai (1860-1936)

Köklü tanınmış bir aileden gelen Sami Paşazade Sezai 1860 yılında İstanbul’da doğmuştur. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenmiş, kısa bir dönem memurluk yapmıştır. II. Abdülhamit döneminde Paris’e kaçmış, meşrutiyetin ilanıyla İstanbul’a dönmüş Madrid elçisi olmuştur. 1936 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Roman, hikāye ve makale türünde eserler vermiştir. Doğu ve batı kültürünü özümsemiş bir yazar olan Sami Paşazade eserlerinde bu durumu yansıtmıştır. Roman türünde tek eseri Sergüzeşt’tir.

Eserlerinde realizm akımını kullanmışsa da romantizmin etkileri de görülmektedir.

Eserleri: Sergüzeşt (roman), Küçük Şeyler ( hikāye), Rumuzu’l Edeb ( hikāye,anı), İclal ( hikāye), Şiir (tiyatro)

Ahmet Vefik Paşa (1823-1891)

Ahmet Vefik Paşa 1823 yılında İstanbul’da doğmuştur. İyi bir eğitim alarak yetişen Ahmet Vefik Paşa küçük yaşta Fransızcayı öğrenmiş, Tercüme Odasında memurluğa başlamış, elçilik görevlerinde ve devlet kurumlarında görev yapmıştır. 1879’da Bursa valiliğine gönderilmiş ve burada bir tiyatro binası kurmuştur. 1891 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Moliere’den yaptığı çeviri ve uyarlamalarla Türk Moliere olarak anılmıştır. Anadolu Türkçesinin ilk sözlüğü olan Lehçe-i Osmani adlı sözlüğü hazırlamıştır. Türk tiyatrosunun gelişmesinde büyük katkıları olan bir isimdir.

Eserler ve düşüncelerinde Türk milliyetçiliğini ön plana çıkararak, Batı taklitçiliğine karşı çıkmıştır.

Eserleri:

Ahmet Vefik Paşa’nın Molier’den Yaptığı Çeviriler: Tortuffe(Tartuffe),İnfial-i Aşk,Don Juan

Ahmet Vefik Paşa’nın Molier’den Yaptığı Uyarlamalar: Zor Nikâh, Zoraki Tabib, Tabib-i Aşk, Dekbazlık

Tarih: Şecere-i Türkī (Türklerin soy ağacı), Fezleke-i Tārīh-i Osmanī

Sözlük: Lehçe-i Osmanī, Müntehabat-ı Durub-ı Emsal

Nabizade Nazım (1862-1893)

Tanzimat II. Dönem sanatçılarından olan Nabizade Nazım 1862 yılında İstanbul’da doğmuştur. Nabizade Nazım, Mühendishane-i Berr-i Hümayun İdadi’sinde eğitim görmüştür. Askeri öğretmenlik yapmıştır. 1893 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Roman ve hikāyeleriyle tanınmıştır.

Realizm ve natüralizm akımlarına bağlı olarak eser vermiştir.

Püf noktası: Nabizade Nazım’ın Karabibik adlı romanı ilk köy romanı olması ve realizm-natüralizm akımlarının özelliklerini taşıması bakımından önem taşımaktadır.

 

Püf noktası: Nabizade Nazım’ın Zehra adlı romanı psikolojik öğelere yer vermesi bakımından önemlidir.

Eserleri:

Roman: Karabibik, Zehra

Hikâye: Yadigarlarım, Hala Güzel

Diğer Eserler: Esatir(mitolojik eser), Heves Ettim (manzume)

Faysal DAL

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bilgi için Arayınız.
1
Bilgi için Arayınız.
Bilgi için Arayınız.