İstanbul
+90 555 850 19 04
info@paragraftahiz.com

Tüm Yönleriyle Roman Türü

ParagraftaHız

Tüm Yönleriyle Roman Türü

Tüm Yönleriyle Roman Türü bir yazının başlığı olarak aslında romanın her boyutunu anlatmaktadır. Roman; yaşanmış ya da yaşanması mümkün olay veya durumların kişi, yer ve zamana bağlı olarak okuyucuda heyecan ve zevk uyandıracak şekilde anlatıldığı uzun edebî türdür.

  • Romanda birbiriyle bağlantılı olaylar bir tema etrafında bir araya gelir.
  • Romandaki gerçeklik kurmaca gerçekliktir.
  • Roman, yazıldığı dönemin zihniyetini yansıtır.
  • Romanda serim, düğüm ve çözüm bölümleri bulunur.
  • Roman türünün ilk örneği, İspanyol yazar Cervantes’in (Servantes) XVII. yüzyılın başlarında yayımlanan Don Quijote (Don Kişot) adlı eser kabul edilir.
  • Türk edebiyatına roman Tanzimat’la girmiştir. Türün ilk örnekleri çeviri eserlerdir.
  • İlk çeviri roman, Yusuf Kâmil Paşa’nın Fransız yazar Fénelon’dan (Fenelon) 1859 yılında çevirdiği Télémaque’tır (Telemak).
  • İlk yerli roman, Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseridir.
  • Türk romanı, teknik açıdan Servetifünun Dönemi’nde güçlenmiş; Halit Ziya Uşaklıgil, roman türünün Batılı anlamdaki ilk örneklerini vermiştir.
  • Millî Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi’nde roman türünde başarılı örnekler verilmiştir.
  • Romanda diyalog, iç konuşma, anlatma, gösterme, özetleme anlatım tekniklerine başvurularak olaylar anlatılır.

Roman Türleri

Romanlar genel olarak konularına ve yansıttıkları edebî akımlara göre sınıflandırılır.

Macera (serüven) romanı:

Günlük hayatta az rastlanan, ilgi çekici olayları okuyucuda heyecan ve merak uyandıracak biçimde anlatan roman türüdür.

Alexandre Dumas (Aleksandır Duma): Monte Cristo Kontu (Monte Kristo Kontu) bunlardan biridir.

Bizde bu alanda isim yapmış ilk romancı Ahmet Mithat Efendi’dir.

Sosyal Roman:

Sınıf çatışması, geçim sıkıntısı, göç gibi toplumsal ve ekonomik sorunları veya birtakım töreleri ele alan roman türüdür.

Türk romanında toplumcu gerçekçiliğin ilk yansımaları, işçi hayatlarının anlatılmasıyla 1930’larda başlar: Mahmut Makal: Bizim Köy

  • Yaşar Kemal: Teneke,
  • Fakir Baykurt: Yılanların Öcü, Kemal Tahir: Köyün Kanburu,
  • Orhan Kemal: Bereketli Topraklar Üzerinde,
  • Orhan Kemal: Gurbet Kuşları,
  • Reşat Nuri Güntekin: Yaprak Dökümü vb.

Bereketli Topraklar Üzerinde ve Orhan Kemal

Roman, Ç. köyünün erkeklerinden bir kısmının çalışmak için çeşitli bölgelere dağılmasıyla başlar. Romanın üç önemli kişisi; Köse Hasan, İflahsızın Yusuf ve Pehlivan Ali, çalışmak için Çukurova’yı seçer. Olaylar, tarımda makineleşmenin 1950’li yıllarda Çukurova ve çevresinde meydana getirdiği değişimler, emek-sermaye ve ırgat-ağa ilişkisi, köylü-şehirli farkı; Anadolu’da çalışmak için bir kasabadan Çukurova’ya gelen üç arkadaşın yaşadığı sıkıntılar çerçevesinde anlatılmıştır.

1950’li yıllardan sonra köylünün kente yönelişinin hikâyesini anlatan eserler yazılır. Bu anlamda, köyden şehre doğru olan hareketi işleyen ilk yazarlardan biri Orhan Kemal olmuştur. Türk edebiyatında Orhan Kemal’in yanı sıra Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Talip Apaydın, Necati Cumalı, Fakir Baykurt gibi yazarlar toplumcu gerçekçi anlayışla yazdıkları romanlarıyla tanınmışlardır.

Aydın Romanı

  • Halit Ziya’nın “Mai ve Siyah”ındaki Ahmet Cemil’i, romanda bunalan ilk kentli aydın sayabilirsek, roman tarihimizde daha çeyrek bir yüzyıl geçmeden görülen bunaltının erken olduğunu söyleyebiliriz. Cemil’e, Yakup Kadri’nin “Sodom ve Gomore”sindeki Necdet’i, “Yaban”daki Ahmet Celal’i ekleyebiliriz. Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra bunalan aydın yine görünür: Peyami Safa’nın “Yalnızız”ındaki Samim, Tanpınar’ın Huzur’undaki İhsan, huzuru ararken hep huzursuzdurlar.

Yusuf Atılgan: Aylak Adam

  • Her ne kadar, yetişkin bir aydın olmasa da, otuzuna merdiven dayamış, kentli ve paralı olan Aylak Adam’ın C.’si, bunalma biçimiyle, kendisinden sonra bunalan roman kişilerinin öncüsü sayılmalıdır. Çalışmayan, hazırdakini yiyen bir aylaktır C. Hemen her sabah işi varmış gibi sokaklara çıkan aylak bir tiptir C.

Oğuz Atay: Tutunamayanlar

  • Oğuz Atay, Tutunamayanlar’ı 1972’de yayımlar. Postmodern romanın ilkleri bağlamında birçok eleştirinin konusu olur. Romanın iç içe geçen kurguları (alışılmamış ve aslında roman kurgusunun içinde olan önsözler, yine kurgu içinde bir kurgu olan yayımcının mektubu), kişilerinin, olaylar içindeki davranışları ve ilişkilerinden çok, zihinsel devinimleriyle var olmaları ve aydının kendi içindeki hesaplaşması (Turgut Özben’in eleştirel ve ironik tutumu), eleştirilerin en belirgin konularıdır.

Abdülhak ŞinasiHisar (1888-1963)

  • Romanlarında Marcel Proust ve Maurice Barres ’ten gelen, biraz da yaşadığı zamanın getirdikleriyle uzlaşamamaktan kaynaklanan geçmişe kaçan aydın düşüncesini işler. 1941 yılında yayımlanan ve aynı yıl CHP’nin açmış olduğu yarışmada üçüncülük ödülünü kazanan ilk eseri, Fahim Bey ve Biz adlı romandır.
  • Abdülhak Şinasi’nin ikinci romanı Çamlıcadaki Eniştemiz’de ise (1944) “Eskiİstanbul’u ve üst kat insanlarını, yaşayışlarını, köşkleri, yalıları, eğlenmeleri; avuntularıyla bireyci, izlenimci yöntemde bir özlem örtüsü arasından gösterir.
  • Yine anılarına dayalı olarak kaleme aldığı Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952) adlı son romanı da dâhil, bütün romanlarında kahramanlarının çoğu tuhaf, içe dönük ve siliktir. Hayali ile avundukları mekân, Cumhuriyetten önceki dönemde varlıklı insanların yaşadığı yalı ve konaklar, kahramanlar ise her gün karşılaşılan kişiler değil, pek çok özelliği bünyelerinde toplamış sıra dışı kişilerdir.

Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962): Huzur

  • Romanda Tanpınar’ın zevklerini, hayata ve dünyaya bakışını temsil eden Mümtaz,çocukluğundan başlayarak belli bir terkibe ulaşıncaya kadarki hayatı, bilgi kaynakları tam olarak anlatılmış tek kahramandır. Romanın asli kişileri olan Mümtaz ile Nuran arasındaki ilişki belli bir zamanda başlar, belirli şartlar altında gelişir. Roman, Nuran’ın kendisine ihanet eden kocasına dönmesi, Nuran’ı seven ve Mümtaz’la sürekli çatışma halinde olan Suat’ın intihar etmesi ve Mümtaz’ın bunalım geçirerek merdiven üzerine yığılmasıyla sona erer.

Ahmet Hamdi Tanpınar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961)

  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanı; dengesiz, arayış içindeki kişileri aracılığıyla yaşadığı dönemin eleştirisini yüklenir. İronik bir anlatımla iki uygarlık arasında bocalayan Türk toplumunun tablosunun çizildiği roman, asli kişi Hayri İrdal’ın anıları biçiminde kaleme alınmıştır.

Bilim kurgu romanı:

Gelecekte olabilecek olayları bilimsel bir yaklaşımla, hayal gücünü de kullanarak anlatan roman türüdür. Isaac Asimov (Ayzek Ezimov): Ben Robot

Adıyamanlı Samsatlı Lucian’ın “Gerçek Tarih” adlı eseri, ilk kez Ay’a yapılan bir seyahati ve uzay savaşını anlatıyor.

  • Samsat (Samosata-Adıyaman) topraklarında yaşayan hiciv yazarı Lucian, dünyada ilk kez uzay yolculuğu ve gezegenler arası savaş konularını kaleme aldı. Ay’a yapılan yolculuğu anlattığı ‘Gerçek Tarih’ (True History) adlı eseri, Roma İmparatorluğu döneminde, MS 175 yılında yazıldı. Hikâyeye göre, Lucian’ın da aralarında bulunduğu bir grup gezginin yer aldığı gemi, şiddetli bir kasırganın içinden geçerek Dünya’dan ayrılır ve havadaki 7 günlük yolculuğun ardından Ay’a ulaşır. Roman şöyle başlıyor: Olimpiyatlara katılmış 50 atletle bir gemide karanlık denizde gidiyorduk. Fırtına çıktı. Dalgalar gemiyi kaldırdı indirdi, kaldırdı indirdi, kaldırdı, gittik.

Tarihî roman:

Tarihî olayları ve kişileri konu alan roman türüdür.

  • İlk tarihî roman örneği sayılan “Waverley”de (1814) Walter Scott, gerçek bir olayın içersine fiktif yapıda bir metin yerleştirmiştir. Romanın konusu, İskoçya tarihindeki 1745 Jakoben Ayaklanması’dır.
  • Edebiyatımızda ilk tarihi roman Namık Kemal’in yazdığı Cezmi adlı eserdir.

Tarık Buğra:  Küçük Ağa

  • Küçük Ağa, Millî Mücadele yıllarının Kuvayı Milliye’nin oluşumundan Çerkez Ethem birliklerinin bozguna uğratılması arasındaki dönemin kurgusu niteliğindedir. Yazarın Millî Mücadele yıllarını konu alan romanı, halk hareket noktası alınarak kurgulanmıştır. İstanbullu Hoca, Çolak Salih, Reis Bey, Doktor Haydar ve Ali Emmi gibi halktan insanlar romanın kahramanlarıdır.

Soru:

Çolak Salih’in asker olması dolayısıyla, dönemin siyasal ve sosyal olaylarını, kurgu içerisinde anlatmakta zorlanmaz. Çolak Salih, geçmişin ihtişamını aramaktadır. Çanakkale’de kolunu kaybetmiş, herkesin kendisine acıma duygularıyla yaklaştığı, hatta uzaklaştığı bir adam hâline gelmiştir. Görev anlayışı en üst seviyede gelişmiş olan Çolak Salih, halk adamıdır. Memleketine ve vatanına geleneksel bağlılığı temsil etmektedir. Millî Mücadele öncesinde çok iyi bir askerdir. Silah talimlerinde hâlâ iyidir. Aynı zamanda güvenilir bir kuryedir. Aile hayatı söz konusu değildir.

Bu parçada anlatılan kahraman yer aldığı eser ve yazarı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Tarık Buğra – Küçük Ağa

B) Kemal Tahir – Devlet Ana

C) Nahit Sırrı Örik – Abdülhamit Düşerken

D) Samim Kocagöz – Kalpaklılar-Doludizgin

E) Safiye Erol – Ciğerdelen

Attilâ İlhan: Dersaadet’te Sabah Ezanları

  • Roman, 1909’dan İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden hemen sonrasına, Millî Mücadele’nin Anadolu’da güç kazandığı döneme kadar (1920) olan bir süreci işler. “Dersaadet’te Sabah Ezanları” Millî Mücadele yıllarına, İstanbul’u merkeze alarak bakmaktadır.

Kemal Tahir: Devlet Ana

  • 1967 yılında yayınlanan roman, Anadolu toprağının Bitinya (Söğüt) ucundaki Türkmenlerin, uç beyliğinden, topraklarını genişletmek suretiyle Osmanlı Devleti’nin temelini atmaları ve yaşadıkları olayları anlatır.
  • Konu, Ertuğrul Gazi’nin at bakıcısı Demircan ve sevgilisi Liya’nın düşmanlarınca öldürülmesi ve kardeşleri Kerimcan ile Mavro’nun intikam almak için giriştikleri mücadele çevresinde gelişir. Daha sonra intikamın alınması, katillerin öldürülmesi ve Kerimcan’ın tekrar mollalığa dönüşü anlatılır. Romanda tarihî olaylar 1290-1299 yılları arasında Ertuğrul Gazi’nin başında bulunduğu beyliğin, hastalığı nedeniyle, oğlu Osman Bey’e geçmesi ve böylece bir aşiretin devlet oluşu anlatılır.

Fantastik roman:

Gerçeküstü olay, kişi ve yerleri konu alan roman türüdür. Yüzüklerin Efendisi-Tolkien (Tolkin)

Psikolojik roman (tahlil romanı):

Dünya edebiyatında ilk psikolojik romanı Mm. De La Fayette’nin yazdığı “La Princesse de Cleves” (1678) adlı eserdir.

İnsanın iç dünyasını, bilinçaltını, olayların insanın ruh dünyasına etkilerini anlatan roman türüdür. Bizde ilk psikolojik romanı Mehmet Rauf’un yazdığı “Eylül”dür.

Polisiye roman:

Polisiye olayların konu edildiği; aksiyon, gizem, heyecan, korku vb. ögeler içeren roman türüdür.

Dünyanın en ünlü polisiye yazarlarından Agatha Christie’nin ilk polisiye eseri 1920 yılında kaleme aldığı “The Mysterious Affair Style” (Ölüm Sessiz Geldi)’dir.

Dünyaca tanınan polisiye yazarı Edgar Alan Poe, aynı zamanda Amerika’nın ilk büyük yazarı olarak kabul edilmektedir. Şiir, kısa öykü gibi farklı türlerde de sayısız eser veren yazarın Morgue Sokağı Cinayeti isimli kitabı polisiyenin ilkleri arasındadır.

Sevilen polisiye yazarı Arthur Conan Doyle, bugün bile kitleleri peşinden sürükleyen Sherlock Holmes karakterinin yaratıcısıdır. İrlanda kökenli olduğu bilinen yazar polisiye türünde birçok esere sahiptir.

Ülkemizde polisiye türündeki eserleriyle tanınan ve sevilen Ahmet Ümit, aynı zamanda dünyanın en ünlü polisiye yazarları arasında gösterilmektedir. Polisiye türünde verdiği ilk eser “Çıplak Ayaklıydı Gece” olan ünlü yazarın kitapları, dünyanın birçok yerinde farklı dillerde çevirileriyle yer almış ve almaya da devam etmektedir. Ümit’in öne çıkan eserleri ise Elveda Güzel Vatanım, İstanbul Hatırası, Patasana, Sultanı Öldürmek olarak sıralanabilir.

Peyami Safa’nın Server Bedi Takma adıyla yazdığı Cingöz Recai adlı eserleri bu türün önemli eserlerindendir.

Tezli roman:

Toplumsal veya siyasal bir sorunu konu edinen, bir tez içeren roman türüdür. Tezli romanlarda yazar, bir görüşü savunur ve bunun doğruluğunu kanıtlamaya çalışır.

Türk edebiyatında ilk tezli roman Nabizade Nazım’ın yazdığı  Zehra‘dır. Roman, diğer tezli romanlar gibi bir fikri savunmak için yazılmıştır. Kitapta Zehra adlı bir kadının eşini cariyesi Sırrıcemal’i kıskanmasıyla başlayan bir dizi olay anlatılır. Aşırı kıskançlığın ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını anlatan kitapta yer alan diğer karakterler şunlardı: Şevket Bey, Ürani, Muhsin Bey.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Yaban

Jack London: Martin Eden

Victor Hugo: Deniz İşçileri

Recaizade Mahmut Ekrem: Araba Sevda

Maksim Gorki: Benim Üniversitelerim

Henri Beyle Stendhal: Kırmızı ve Siyah

Egzotik roman:

Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını konu edinen roman türüdür.

Pierre Loti (Piyer Loti): İzlanda Balıkçısı

Ahmet Mithat Efendi: Hasan Mellah ve Hüseyin Fellah 

Refik Halit Karay: Nilgün 

Natüralist roman Nana (Nana)-Émile Zola (Emil Zola)

Egzistansiyalist roman Bulantı-Sartre (Sartr)

Modern roman Ulysses (Yulises)-James Joyce (Ceymis Coys)

Postmodern roman Gülün Adı-Umberto Eco (Umberto Eko

Romanın Yapı Unsurları

Olay Örgüsü:

Eserlerde ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka: Adamın yürümesi, bisikletten düşmesi, arabanın bir yayaya çarpması, bir kuşun sakatlanması vb. eserde gerçekleşen her şey.

Eserlerde gerçekleşen her şey gerçekleşme aşama ve sırasına göre anlatılır. Buna olayların gerçekleşme sırası denir.

Romanda olayların bir ana olay etrafında gelişip sıralanması ile oluşan yapı unsurudur. Ana olay etrafında yer alan her bir olay halkası kahramanların bir yönünü tanıtır.

Kişiler:

Romanda anlatılan olayları gerçekleştiren kahramanlardır. Gerçek hayatta rastladığımız ya da rastlayabileceğimiz kişilerdir. Metindeki rol dağılımlarına göre kişiler; başkahraman, yardımcı kahramanlar, karşıt güç şeklinde çeşitlenir.

Karakter: Bir eserde duygu, tutku ve düşünce yönlerinden ele alınan kimseye karakter denir.

Tip: Hikâye, roman, tiyatro gibi uzun anlatıma dayalı edebî eserlerde kişi kadrosu içinde yer alan ve belli bir düşüncenin, topluluğun zihniyetini ve ideolojinin temsilciliğini yüklenen kişi: cimri, otlakçı, mirasyedi tipi gibi.

Zaman:

Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit:

Romanda işlenen olayların başlangıcından bitimine kadar geçen süre romanın zamanıdır.

Mekân:

Romanda olayların geçtiği çevre ve yerlerdir. Mekân, olayların gelişimine göre değişiklik gösterir. Mekân, tasvir edilerek okuyucunun zihninde canlandırılır. Kişilerin karakter özelliklerinin belirlenmesinde içinde yaşadıkları mekân da etkili olduğu için romanda mekân betimlemelerine geniş yer verilir.

Tema

 Romanın bütününe hâkim olan temel duygu veya düşüncedir. Tema soyut ve genel bir kavramdır. Metin dışında da var olabilen sevgi, aşk, dostluk, yalnızlık gibi kavramlar temayı oluşturabilir.

Konu: Temanın somutlaştırılmasıdır: Ahmet’in yalnızlığı, köylüler arasındaki düşmanlık vb.

Anlatıcı

Romandaki olayı anlatan kişidir. Anlatıcı, yazarın kendisi değil, kurmaca bir kişidir. Romanda olaylar birinci veya üçüncü kişi ağzından anlatılır.

Bakış açısı

Yazarın romandaki kişi, olay, yer ve zamanı ele alış biçimi ve bunlara karşı takındığı tutumdur. Üçe ayrılır:

1. Hâkim Bakış Açısı:

Anlatıcı, olaylara ve kahramanlara hâkimdir. Olayların nasıl gelişeceğini bilir ve görür. Olayları anlatırken kahramanların aklından geçenleri ve psikolojilerini yansıtarak yorumlamalar yapar. Anlatım üçüncü kişinin ağzından yapılır.

Örnek:

Onun fikirlerinde ve duygularında hiçbir şey değişmemiştir. Bu gidişten o da memnun değil, ne bu yaşayış tarzın ne evlerine girip çıkan insanları, o da beğenmiyor.

2. Kahraman Bakış Açısı:

Olaylar, roman kahramanlarından birinin ağzıyla anlatılır. Olayları yaşayan kahraman, olaylar karşısındaki izlenim ve tutumunu kendi bakış açısıyla yansıtır. Birinci kişili anlatım hâkimdir.

Örnek:

Ve baktım: Minderde üst üste konmuş iki yastık. (Demek annem biraz rahatsızlanmış ve buraya uzanmış.) Masanın yanında rafın önüne çekilmiş bir sandalye. (Demek annem en üst raftan bir ilâç şişesi almış).

3. Gözlemci Bakış Açısı:

Anlatıcı gördüklerini, tanık olduklarını aktarır. Roman kahramanlarının aklından geçenleri bilmez ve tarafsızdır. Olayları ve durumları yorumlamalar yapmadan sadece yansıtır. Anlatıcının anlatımı gördükleriyle sınırlıdır. Anlatım üçüncü kişinin ağzından yapılır.

Örnek:

Birkaç evlik bir yerden geçiyorlardı. Yıkık bir duvarın dibinde yırtık elbiseli, tıraşları uzamış, yüzü kırış kırış, yılgın bir ihtiyar oturuyordu. Başında kirli, beyaz bir papak vardı. Ağzı açıktı; üst damağında tek kalmış, kazma gibi uzamış dişi görülüyordu.

Anlatım Teknikleri Anlatma (Tahkiye Etme):

Anlatma tekniğinde okuyucu ile eser arasına anlatıcı girer. Okuyucu hemen her şeyi anlatıcı kanalıyla görür ve öğrenir. Okuyucunun dikkati anlatıcı üzerinde yoğunlaşır.

Anlatma; kişi tanıtımı, olay anlatımı, geriye dönüş, iç çözümleme veya özetleme şeklinde olabilir.

Kişi Tanıtımı:

Metindeki kişilerle ilgili okuyucuya tanıtıcı bilgiler verilir. Anlatıcı, metindeki kişileri ayırt edici yönleriyle tanıtır.

Örnek:

Hele bir tanesi vardı, bir tanesi. Çocukları bu işe seferber eden de oydu. Ökseleri cumartesi gecesinden hazırlayan da… Konstantin isminde bir herifti. Galata’da bir yazıhanesi vardı. Zahire tüccarıydı. Kalın, tüylü bilekleri, geniş göğsü, delikleri kapanıp açılan üstü kara kara benekli bir burnu, deriyi yırtmış da fırlamış gibi saçları, kısa kısa bir yürümesi, kalın kalın bir gülmesi…

Olay Anlatımı:

Metindeki olaylar, bir anlatıcı tarafından anlatılır.

Örnek:

Haftada iki gece dostlara danslı çay veriliyor, en aşağı iki üç gece de başkalarının davetine gidiliyordu. Aşağı sofa ile taşlık arasındaki camekân kaldırılmış, delik deşik duvarlar sarı yaldızlı bir kâğıt ile kaplanmıştı.

Geriye Dönüş:

Eserde kronolojik akışın kırılarak geçmişe dönülmesi, geçmişe ait yaşantıların anlatılması tekniğidir. Bu teknikte anlatıcı birinci tekil kişi olabileceği gibi üçüncü tekil kişi de olabilir.

Örnek:

 “Şimdi, Ankara’da bulunuyorsunuz, zannedersem.” Demek, Burhan buydu. Selim’in onlara tanıştırmaktan kaçındığı ‘esaslı’ arkadaşlarından biri. Selim, farklı çevrelerdeki arkadaşlarını birbirine tanıştırmayı sevmezdi. “Hoşlanmazsın,” diye kestirip atardı. ‘Yüksek’ arkadaş çevrelerinde üniversite arkadaşlarından utanırdı Selim. “Seni ele vermemizden korkuyorsun,” diye saldırırlardı Selim’e kantinde. Hepimiz, tanımadan, sevimsizliklerine inanırdık bu adamların. (Oğuz Atay, Tutunamayanlar)

İç Çözümleme:

Kişilerin iç dünyalarının, iç yaşantılarının, hâkim anlatıcı ve bakış açısıyla anlatıldığı psikolojik tahlil tekniğidir. Bu anlatım tekniğinde anlatıcı, kişinin iç dünyasına bütünüyle egemen olan dışarıdan bir unsur olarak etkindir; anlatılan kişi ise edilgendir.

Örnek:

Çerviakov General’e kuşkuyla bakarak “Unutmuş! Ama gözleri sinsi sinsi parlıyor, benimle konuşmak bile istemiyor! Aksırmanın çok doğal bir şey olduğunu söylemeliydim ona. Yoksa kasten tükürdüğümü sanabilir. Şimdi değilse bile sonradan böyle gelir aklına. Oysa hiç istemeden oldu,” diye düşündü.

Özetleme:

Varlığı belirgin şekilde hissedilen anlatıcı olayları, kişileri veya diğer unsurları özetleyerek anlatır.

Örnek:

Ali Rıza Bey, Babıâli yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar Dâhiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı. Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul’dan soğutmuş, Suriye’de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu.

Pastiş:

Postmodern romanda çeşitli metin türlerinin biçim ve anlatım özelliklerinin taklit edilmesidir. Binbir Gece Masalları’nda ve halk hikâyelerinde anlatıcı, başkalarından dinlediklerini aktarır. Bunu yaparken de “rivayet ederler ki, derler ki” gibi kalıplaşmış ifadeler kullanır.

İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı romanında biçim ve anlatım özellikleri açısından aynı tekniği kullanması bir pastiş örneğidir:

“Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikayet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı kâinattan 7070 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Kostantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı.”

Latife Tekin Sevgili Arsız Ölüm’de, günümüz romancılarından Gabriel Marguez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanındaki doğaüstü olayları olağan ve sıradanmış gibi sunma biçiminden yararlanarak pastiş tekniğinin bir örneğini vermiştir.

Parodi:

Postmodern romanda ciddi sayılan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak biçimini bozmadan ona bambaşka bir özellik vererek biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan gülünç etki yaratan bir oyun türüdür. Nazan Bekiroğlu’nun Yûsuf ile Züleyha adlı romanı, içerik yönünden divan edebiyatındaki Yûsuf ile Züleyha mesnevilerini örnek aldığından bir parodi örneğidir.

İroni:

Postmodern romanda birtakım olguları ya da eserleri alaycı bir anlatımla söz konusu etmektir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında önemsiz bir kurum olan Saatleri Ayarlama Enstitüsünü asrın en büyük, en faydalı kurumu şeklinde tanıtması bir ironi örneğidir.

İç Konuşma

Romanda kahramanın zihninden geçenlerin, anlatıcının aradan çıkarılarak aktarılması tekniğidir. İç konuşmada genellikle gramer kurallarının tam yansıtılmadığı, günlük konuşmanın doğallığı içindeki ifadelerle oluşturulan cümleler kullanılır. Modernist romanlarda işlenen yabancılaşmış bireyin, bunalımlı ve karmaşık iç yapısını ortaya koymak için iç konuşma tekniğinden yararlanılmıştır.

Geriye Dönüş

Geriye dönüş, romanda kronolojik olarak genellikle ileriye doğru giden zamanın yer yer geriye dönüşlerle kesilmesidir. Modernist romanlarda bireyin iç dünyasını ve psikolojisini sergilemede işlevsel olarak kullanılan anlatma tekniklerindendir. Bu teknik klasik romandan farklı olarak modernist romanlarda ben anlatıcının yani kahraman anlatıcının bulunduğu ortamdan, içsel kopuşlarla uzaklaşmasını ve kopmasını sağlar. Geriye dönüş tekniği bu yönüyle psikolojik ögelerin yansıtılmasında başarıyla kullanılır.

Metinler Arasılık

Genel anlamda bir metnin kendinden önce yazılmış metinlerle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişki kurması ve bunun eserde yansıtılmasıdır.

Üst kurmaca

Yazma sürecinin de romanın konularından biri olarak kurgulanmasıdır. Bu teknik, roman teorisini roman pratiği içinde göstermektir. Örneğin bir polisiye roman içinde polisiye roman türünün özelliklerinin de romanın içinde yer alması üst kurmacadır. Üst kurmaca her bir romanda, yazarın belirlemesiyle farklı biçim ve yoğunlukta yer alabilir. Üst kurmaca, postmodernist yazarların romanı oyunlaştırma isteklerine en uygun tekniklerden biridir. Bu teknikte anlatıcı, kurmacanın etkin bir figürü haline gelerek doğrudan veya dolaylı olarak okurla iletişim kurar. Ahmet Mithat Efendi’nin Müşehadat adlı eseri ile Aka Gündüz’ün Zekeriya Sofrası adlı eserinde bu nitelik görülür.

Kolaj

Herhangi bir konuda farklı yazar, şair ya da kaynaklardan derlenen alıntıların bir araya getirilerek metne yansıtılmasıdır.

Edebî Akımlara Göre Romanlar

Klasik Roman

Fénelon (Fenelon): Télémaque (Telemak)

Romantik Roman

Victor Hugo’nun, Cromwell adlı oyununda ilkelerini ortaya koyduğu bir edebiyat akımıdır. Romantizm, XIX. yüzyılın başından ortalarına kadarki dönemde hemen hemen bütün Avrupa’da hâkim olan sanat/edebiyat akımıdır.

  • Akıl ve sağduyuyu önemseyen klasisizm akımına bir tepki olarak çıkan romantizm; tarihî, dinî ve millî değer ve duyguların, tabiata yönelişin, kişisel yorumların, abartılı duyguların, ideallerin hâkim olduğu bir akımdır.
  • Eserlerde kötümserlik, hüzün ve melankoli ön plandadır.
  • Johann Wolfgang Goethe (Yohen Volfgang Göte), François Rene de Chateaubriand (Fransua Rene de Şatöbiriyan), Walter Scoot (Voltır Sıkut), Alphonse de Lamartine (Alfons de Lamartin), Alexandre Serguievitch Puşkin (Aleksandır Serguvic Puşkin), Alexandre Dumas (Aleksandır Duma), Victor Hugo gibi sanatçılar romantizm anlayışına bağlı olarak eser vermişlerdir.

VİCTOR HUGO (1802-1885):

Fransız edebiyatının önemli yazarlarından biri olan sanatçı, edebî ününü şiirleri ve oyunları ile kazandı. Romantizmin ilkelerini ortaya koydu. Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilendi. 1848 ayaklanmalarının ardından kurucu meclise katıldı, daha sonra milletvekilliği yaptı. I’Evenement adlı bir gazete çıkardı. 1852’de Louis Bonaparte’ın imparatorluğunu ilan ettiği hükûmet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi. Cezası 1859’da sona erdi fakat imparatorluk yıkılana kadar gönüllü olarak sürgünde kaldı. 1831 yılında yayımlanan romanı “Notre Dame’ın Kamburu”, klasik edebiyatın şaheserleri arasında yer aldı. Birçok türde eser veren sanatçının Akşam Şarkıları, Işık ve Gölgeler şiir; Hernani, Kral Eğleniyor tiyatro; Notre Dame de Paris, Sefiller roman türündeki eserlerinden bazılarıdır.

Realist Roman

Gözlemlere yer veren romancılık anlayışıdır. Realistler olayları tarafsız bir gözlemci gözüyle yansıtmayı ilke edinirler.

  • Rus edebiyatında Lev Nikolayeviç Tolstoy (Lev Nikolayevik Tolstoy) “Savaş ve Barış”, Fiodor Mihayloviç Dostoyevski (Fiyodor Mihayloviç Dosteyevski) “Suç ve Ceza”, İvan Turgenyev “Babalar ve Oğulları”, Nikolay Gogol “Ölü Canlar”
  • Fransız edebiyatında Stendhal (Stendal) “Kırmızı ve Siyah”, Balzac (Balzak) “Vadideki Zambak”
  • İngiliz edebiyatında Charles Dickens (Çarls Dikıns) “İki Şehrin Hikâyesi” adlı eserleriyle yüzyılın önemli realist yazarları arasında yer alırlar.

Natüralist Roman

Gözlemin yanında deney ve soyaçekime önem veren bir edebi akımdır.

Gusatave Falubert “Mademe Bovary”, Emile Zola’nın “Nana” isimli eserleri önemli natüralist romanlardır.

Egzistansiyalist Roman

Bulantı-Sartre (Sartr)

Modern roman

Ulysses (Yulises)-James Joyce (Ceymis Coys)

Postmodern roman

Gülün Adı-Umberto Eco (Umberto Eko

Türk Edebiyatı Romancılık Dönemleri ve Anlayışları

Tanzimat Romanı

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat’ın ilânından yirmi yıl kadar sonra 1860’ta Şinasi’nin Agâh Efendi ile Tercümân-ı Ahvâl gazetesini çıkarmasıyla başlayan ve 1895’e kadar süren edebî dönemin adıdır. Türk edebiyatında önemli bir anlatım birikimi ve geleneği olmakla birlikte roman türünün ilk örnekleri önce çeviri, sonra da Batı romanlarının taklit edilmesi yoluyla bu dönemde oluşturulmuştur.

  • İlk Çeviri Roman Yusuf Kamil Paşa: Telemak
  • İlk yerli roman olan Şemsettin Sami: Taaşşuk-ı Tal’at ve Fıtnat
  • İlk edebî roman Namık Kemal: İntibah
  • Namık Kemal’in İntibah’ında babasından kalan mirası yiyip yoksulluğa düşen Ali Bey serüveni anlatılmaktadır.
  • İlk Realis Roman Recaizade Mahmut Ekrem: Araba Sevdası
  • İlk Natüralist Roman Nabizâde Nazım: Zehra
  • Nabizade Nazım’ın Zehra’sında servetini Beyoğlu’nda bitirip parasız kalan Suphi tipi anlatılmaktadır..
  •  İlk Cariyelik Konulu Roman Sami Paşazâde Sezâî: Sergüzeşt
  • İlk Batılılaşma Sorununu İşleyen Roman Ahmet Mithat Efendi: Felâtun Bey ile Râkım Efendi Ahmet Mithat Efendi’nin özlediği ve bunun için idealize ettiği Osmanlı efendisi, Râkım Efendi tipinde kişilik kazanır. Râkım Efendi, çalışkanlık ve tutumlulukla mutluluğa kavuşanların sembolü iken Felâtun Bey, tembellik ve israfla hayatını tüketen insanların temsilcisidir.

Servet –i Fünun Dönemi Romanları

  • Servetifünun topluluğu 1896-1901 yılları arasında Servetifünun dergisi etrafında toplanan edebiyatçılardan oluşmuştur. Edebiyatıcedide adıyla da anılan bu topluluk Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Ahmet Şuayp, Hüseyin Suat Yalçın gibi sanatçılardan oluşmuştur.
  • Servetifünun Dönemi’nde yazılan romanlar arasında Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Nemide; Mehmet Rauf’un Eylül, Ferdâ-yı Garâm, Bir Aşkın Tarihi; Hüseyin Cahit Yalçın’ın Nadide, Hayal İçinde adlı eserleri sayılabilir.
  • Tanzimat Edebiyatı Dönemi’nde görülen, anlatıcının araya girip okurla sohbet etmesi, bilgiler aktarması, gerçeği zorlayan tesadüfler ve kişilerin idealize edilmesi gibi kusurlar; Servetifünun romanında oldukça azalmıştır. Olay örgüsü, karakterlerin canlandırılması ve çevre tasvirleri bakımından daha sağlam, daha gerçekçi ve Batı tarzına uygun eserler kaleme alınmıştır.

Halit Ziya Uşaklıgil: Mai ve Siyah

  • Bu roman bir dönem romanıdır. Realizm akımının özelliklerini başarıyla kullanmıştır. Romanda Ahmet Cemil’in yaşadığı hayal kırıklığı, sebepleriyle birlikte başarıyla verilmiştir. Mai ve Siyah’ta renkler birer sembol olmuştur. Genç bir şairin mavi hülyalardan siyah felakete doğru gidişini konu edinen romanda Ahmet Cemil, yalnız iç dünyası ile değil bu dünyanın içinde yer aldığı çevresi ile birlikte verilmiştir.

Milli Edebiyat Romanı

  • Millî Edebiyat Dönemi, 1911’den 1923 yılını -Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen süreyi- kapsayan edebî dönemdir. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle başlayan “Türkçülük” akımı, “edebiyatta millî kaynaklara dönme” fikrini beraberinde getirmiştir. Bu anlayış doğrultusunda eserler veren sanatçılar, sade dil kullanmaya ve eserlerinde yerli hayatı konu edinmeye başlamışlardır. Bu amaçla Arapça-Farsça kelimelerden uzak, saf Türkçe kelime kullanımını benimsemişlerdir.
  • Yerli hayatı ele alma konusunda Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Âkif Ersoy gibi şairler ile Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin gibi roman ve hikâye yazarları ön plana çıkmışlardır. Tanzimat ve Servetifünun dönemlerinde hikâye ve romanda konu edilen olaylar için mekân İstanbul iken Millî Edebiyat Dönemi’nde İstanbul’un dışına çıkılmıştır. Yurdun her bir köşesi mekân olarak kullanılmış, köy ve taşra hayatı da edebiyattaki yerini almıştır. Böylelikle her tabakadan insanın yaşantısı, roman ve hikâyede konu olarak kullanılmıştır.
  • Halide Edip’in Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye; Yakup Kadri’nin Yaban; Samim Kocagöz’ün Kalpaklılar; Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı; Tarık Buğra’nın Küçük Ağa gibi eserleri Kurtuluş Savaşı’nın işlendiği eserlerden bazılarıdır.

Millî Edebiyat Dönemi roman ve hikâye yazarları arasında Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Aka Gündüz gibi isimler yer alır. Bu dönemde yer alan sanatçıların büyük bir kısmı Cumhuriyet Dönemi’nde de eserler vermiştir.

Millî Edebiyat Dönemi yazarlarından Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek adlı eser Kurtuluş Savaşı’nın konu edildiği roman örneklerindendir. Eserde, İzmir’den sonra İstanbul’un işgal edilmesi; “Cemal, İhsan, Peyami ve Ayşe” gibi vatanseverlerin Anadolu’ya geçerek kurtuluş mücadelesine katılmaları; çetelerle yapılan mücadeleler konu edilmiştir.

Cumhuriyet Dönemi’nde Roman (1923-1950)

Millî Edebiyat sanatçılarının da eser vermeye devam ettiği Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında daha çok, gözlemci gerçekçiliğe dayalı romanlar yazılmıştır.

Bu dönemde sanatçılar romanlarında Cumhuriyet devrimlerini, yeni kurum ve değerleri ele alan romanlar yazmıştır. 1923-1950 arasında roman, farklı biçim ve tekniklerle gelişerek Türk edebiyatındaki varlığını sürdürmüştür. Bu dönemde

  • Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Yaban,
  • Yaban, Türk edebiyatında Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen romanlardan biridir. Yazar, bu eserini Millî Mücadele sırasında yaşayıp gördüklerinden yararlanarak yazmıştır. Romanda Anadolu coğrafyasının hazin manzarası eşliğinde köylünün içinde bulunduğu yozlaşma ve sefaleti anlatmıştır.
  • Reşat Nuri Güntekin: Yaprak Dökümü,
  • Abdülhak Şinasi Hisar: Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz,
  • Peyami Safa: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu,
  • Sabahattin Ali: Kuyucaklı Yusuf,
  • Ahmet Hamdi Tanpınar: Huzur

adlı eserleri roman türünün tanınmış örneklerindendir.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur adlı romanında Cumhuriyet aydınları bağlamında Türk toplumunun tarihî, kültürel, sosyal dokusuna ait değerleri tartışır: Hepsi bir medeniyet çöküntüsünün yetimleridir. Bu insanlara yeni hayat şekilleri hazırlamadan evvel, onlara hayata tahammül etmek kudretini veren eskilerini bozmak neye yarar. Yazar, eskiye ait değerlerle yeni medeniyetin getirdiği değerler ve yaşam biçimleri arasında bir uyum kurarak kendi iç huzurunu sağlamaya çalışan aydınları anlatır. Ayrıca savaş, yoksulluk, hastalık, ölüm, sanat, tabiat, aşk gibi temaları da iç içe verir. Kahramanlar:  Mümtaz, Nuran

Cumhuriyet Dönemi’nde Roman (1950-1980)

1950-1980 arasında roman türü farklı eğilimlerle (toplumcu gerçekçi, bireyin iç dünyasını esas alan, modernist, millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan) gelişimini sürdürmüştür. Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Fakir Baykurt gibi toplumcu gerçekçi yazarlar; toprak kavgaları, tarımın makineleşmesi, köyden kente göç gibi toplumsal konuları romanlarında ele almışlardır.

Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Samiha Ayverdi bireyin iç dünyasını esas alan romanlar yazmışlardır.

Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu modernist çizgide romanlar vermişlerdir.

Hüseyin Nihal Atsız, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Bahaeddin Özkişi, Münevver Ayaşlı, Emine Işınsu, Sevinç Çokum millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan romanlar yazmışlardır.

  • Kemal Tahir’in Devlet Ana, Yorgun Savaşçı;
  • Orhan Kemal’in Cemile, Murtaza;
  • Orhan Kemal’in toplumcu gerçekçi anlayışla yazdığı Murtaza adlı roman, 1952 yılında önce gazetede tefrika edilir ve aynı yıl kitap olarak yayımlanır. Eser eklemeler yapılarak 1969’da yeniden yayımlanır. Büyük ilgi gören roman 1965’te Murtaza, 1984’te ise Bekçi adıyla iki kez sinemaya uyarlanır; tiyatro eseri olarak da sahnelenir. Romandaki olaylar, II. Dünya Savaşı sonrasında, Adana’da geçmektedir. Yazar; bu eserinde bir fabrikada gece kontrolörü olan, görevini her şeyin üstünde tutan, saf bir adam çevresinde gelişen olayları toplumcu gerçekçiliğe bağlı kalarak yansıtmıştır.
  • Yaşar Kemal’in İnce Memed, Yılanı Öldürseler;
  • Fakir Baykurt’un Tırpan, Yılanların Öcü;
  • Peyami Safa’nın Yalnızız;
  • Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü;
  • Tarık Buğra’nın Küçük Ağa, İbişin Rüyası;
  • Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam, Anayurt Oteli;
  • Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar, Bir Bilim Adamının Romanı;
  • Ferit Edgü’nün Hakkâri’de Bir Mevsim;
  • Adalet Ağaoğlu’nun Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi;
  • Hüseyin Nihal Atsız’ın Ruh Adam;
  • Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Kilit, Çatı;
  • Bahaeddin Özkişi’nin Sokakta, Köse Kadı

adlı eserleri bu dönemde roman türünün tanınmış örneklerindendir.

Kuşak Romanları

Mithat Cemal Kuntay’ın 1938 yılında yayımlanan “Üç İstanbul adlı romanı.

Yazar; eserde bir bölümünü yakın çevresinden seçtiği kahramanlarla II. Abdülhamit, II. Meşrutiyet ve Mütareke dönemlerinin İstanbul’unu anlatmıştır. Romanda Adnan karakteri üzerinden toplumun yaşamış olduğu bu üç ayrı dönem ve bu dönemlerde meydana gelen değişim ele alınmıştır.

Bu üç dönem içerisinde toplumun her yönüyle çürümesi, romana büyük bir başarıyla yansıtılmıştır. Romanın başkarakteri Adnan’dır. Üç İstanbul ’da “Belkıs, Süheyla, Şair Raif, Hidayet, Tevfik Hoca, Dağıstanlı Hoca, Salih Zeki, Maliye Nazırı” gibi çok sayıda roman kişisi yer almaktadır. Roman kişileri arasında edebiyat çevresinden kişiler de vardır. Örneğin Mehmet Âkif Ersoy, Şair Raif adıyla romanda yer almıştır.

Türk edebiyatında bir kişinin ya da ailenin değişimini kuşaklar üzerinden anlatan Üç İstanbul gibi başka romanlar da vardır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Kiralık Konak”, Orhan Pamuk’un “Cevdet Bey ve Oğulları” bu tarz romanlar arasında sayılabilir.

Kurtuluş Savaşı Romanları

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban, Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye, Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa adlı romanı aynı konuyu ele alan eserlerdir.

Ulusçu Bakış Açısı

Sevinç Çokum (d. 1943)

  • Romanlarında sosyal ve tarihsel konulara yer verir. Konusunu yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal olaylarından alan Zor’un ardından yazdığı belgesel hüviyetli Ağustos Başağı’nda Millî Mücadele döneminde cephede ve cephe gerisinde yaşanan olayları; Çırpıntılar’da parçalanmış aileleri ve göç dramını Avustralya’da ayakta kalmaya çalışan bir ailenin serüvenini anlatır.

Biyografik Roman:

  • Türk edebiyatında biyografik türünde asıl ilk örnek, Hasan Âli Yücel’in (1897- 1963) yazdığı Goethe: Bir Dehanın Romanı (1932) başlığını taşır.
  • Mehmet Emin Erişirgil’in (1891-1965) Ziya Gökalp: Bir Fikir Adamının Romanı (1951) ve Mehmet Âkif: İslâmcı Bir şairin Romanı (1956)
  • İlhan Selçuk’un (1925-2010) Yüzbaşı Selahattin’in Romanı
  • Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)’nın (1886-1973) Uluç Reis (1962) ve Turgut Reis (1966) romanları
  • Tahir Alangu’nun (1916-1973) Ömer Seyfettin: Ülkücü Bir Yazarın Romanı
  • Oğuz Atay (1934-1977) imzalı Bir Bilim Adamının Romanı-Mustafa İnan (1975) romanı

İslami Roman

Rasim Özdenören: Gül Yetiştiren Adam

  • Yayımlanmış tek romanı Gül Yetiştiren Adam’da (1979) dindar kimliği sezdirilen kahramanın modernleşme, yanlış Batılılaşma ve kültürel yozlaşma karşısında kendi değerlerine sadık kalma çabasını hikâye eder.

İskender Pala (1957-)

  • Eski edebiyatın anlatma formlarından yararlanarak divan kültüründen beslenen tezli romanlar kaleme alır. İlk romanı Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk (2003) bilimkurgu, mesnevi ve post-modern romanın kesiştiği bir eserdir. Romanda olay örgüsü, Fuzulî’nin sırrını saklayan Leyla ile Mecnun mesnevisi çevresinde oluşturulur.
  • İkinci romanı Katre-i Matem (2009), Lâle devrinde geçen gizemli bir olayı anlatır.

Türk Oğuz Atay, Ferit Edgü, Vüs’at O. Bener, Demir Özlü edebiyatında özellikle 1950’li yıllarda örneklerini görmeye başladığımız modernist anlayışla eser veren sanatçılar arasında gibi isimler sayılabilir.

Modernizm Akımı ve Modernist Roman

XX. yüzyılda ortaya çıkan kuantum fiziğinin getirdiği bulgular, Heisenberg’in (Hayzınberg) Belirsizlik Kuramı ve Einstein’ın (Aynştayn) Görecelik Kuramı, insanoğlunun gerçek algısının parçalanması ve belirsizleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu yeni duruma göre gerçek; göreceli, parçalı bir olasılıktan başka bir şey değildir. Bilimsel alanda meydana gelen bu değişimin yanı sıra insanın kavrayamadığı karmaşıklıkta yeni teknolojik ürünlerin ortaya çıkması, insanoğlunun kendi ürettiği bu ürünler karşısında yabancılaşmasına, kendisini zayıf ve değersiz hissetmesine neden olmuştur. Bütün bu olgulardan başka I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım ve felaketler insanın hayata karşı iyimserliğini, inancını temelden sarsmıştır.

Modernist roman; bu yeni olgu ve gelişmelere koşut olarak parçalanmış gerçeklik karşısında kuşkucu ve tedirgin olan, iç dünyasına çekilen, yabancılaşan, toplumla çatışan, karamsar, bunalımlı, zayıf bireyi konu edinmiştir. Bu roman anlayışında kronolojik zamanda geriye dönüşler yapılmış, geleneksel anlatım ve yapıdan uzaklaşılmış, olay örgüsü ve mekân önemini kaybetmiştir.

Modernist romancılar daha çok şiirsel söyleyişten, çağrışımlardan, mitlerden, alegorik anlatımdan yararlanmışlar; iç çözümleme, iç konuşma, bilinç akışı, geriye dönüş gibi anlatım tekniklerine başvurmuşlardır.

Modernist romanın Batı edebiyatındaki temsilcileri; James Joyce (Ceymis Coys), Franz Kafka (Franz Kafka), Virginia Woolf (Vircinya Volf), Marcel Proust (Marsel Prost), Robert Musil (Robert Muziil), William Faulkner (Vilyım Folknır) gibi yazarlardır. Türk edebiyatında ise Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Mehmet Eroğlu gibi yazarlar modernizmin etkilerini yansıtan eserler vermişlerdir.

Oğuz Atay: Tutunamayanlar

  • Roman, genç bir gazetecinin yazdığı Sonun Başlangıcı adlı ön sözle başlar. Bu ön söze göre gazeteci, bir tren yolculuğu sırasında Turgut Özben adında bir mühendisle tanışır.
  • Tutunamayanlar adlı roman modernizm akımının etkilerini yansıtmaktadır. Romanda kronolojik zaman akışında görülen kırılmalar; olay örgüsü, mekân gibi unsurlardan çok bireylerin iç dünyalarının, bunalım ve huzursuzluklarının, toplumla çatışmalarının öne çıkarılması; şiirsel söyleyişe, çağrışımlara yer verilmesi gibi özellikler bu romanın yapısını şekillendiren, modernist özelliklerdir.
  • Yazar romanda bu özelliklerin yanı sıra modern romana özgü iç çözümleme, iç konuşma, bilinç akışı, geriye dönüş gibi teknikleri de kullanmıştır.
  • Tutunamayanlar adlı romanında yazar; yaşadığı toplumla uyuşamayan, onun yapay dünyasıyla çelişen ve bu yüzden hayata tutunamayan insanları konu edinmiştir. İç konuşma ve bilinç akışı gibi modern romana özgü anlatım tekniklerini kullanmıştır.

Modernist romancılar; eserlerinde insanlarla sağlıklı ilişkiler kuramayan, toplumsal değerlerle çatışmalar yaşayan kahramanları sıklıkla işlemişlerdir.

Yusuf Atılgan, Aylak Adam ’da ve diğer romanı Anayurt Oteli ’nde yarattığı kahramanlarla yabancılaşma ve yalnızlık temasını başarıyla işlemiştir.

Aylak Adam ’ın kahramanı C. de yalnızdır. Babasından kalan mülklerin geliriyle herhangi bir işte çalışmadan yaşayan C., çağdaş bireyi bütün trajedisiyle yansıtmaktadır. C. yalnızlık, bunalım ve yabancılaşma temalarını temsil etmesiyle daha sonra yazılacak romanların benzer kişilerinin de öncülüğünü yapmıştır. Aylak Adam ’da bireyin iç dünyası başarıyla yansıtılırken modern psikolojiden de yararlanılmıştır. Romanda C.nin kadınlarla kurduğu ilişkiler, sert bir baba ve yumuşak anne/teyze kahramanlarına göndermeler yapılarak psikanalitik çözümlemeye yaslanacak şekilde anlatılmıştır. Aylak Adam ’da iç konuşma, geriye dönüş gibi modernizm akımının romanda sık kullandığı anlatım tekniklerine yer verilmiştir. Aylak Adam romanında kahraman C. yer yer kendi zihninde geriye dönüşler yaşar ve babası, teyzesi ve annesiyle ilgili anlık hatırlamalarıyla iç dünyasının sırları hakkında önemli ipuçlarını ortaya koyar.

Postmodern Roman

1980’li yıllarda globalizm ve çoğulculuk düşüncelerinden etkilenilerek ortaya çıkan romancılık akımıdır. Bu romancılık anlayışında parodi, pastiş, metinlerarasılık vb. teknikler kullanılır.

Türk edebiyatında İhsan Oktay Anar, Hasan Ali Toptaş, Oğuz Atay, Nedim Gürsel, Orhan Pamuk, Bilge Karasu, Pınar Kür, Selim İleri, İnci Aral, Buket Uzuner gibi birçok sanatçının romanlarında postmodernizm akımının etkileri görülmektedir.

Latife Tekin: Sevgili Arsız Ölüm

  • Romanın karakterlerinden Huvat Aktaş, Alacüvek köyündendir. Arada bir köyüne gidip gelmekle birlikte aslında şehirde izolasyon ve boya işleri yapar. Huvat; şehirden köyüne gelirken köylülerin ilgisini çekeceğini düşündüğü soba, radyo gibi eşyalar getirir. Bir gün köye mavi bir otobüsle gelir. Otobüs, ilk defa böyle bir araç gören köylüler tarafından çok ilgi görür.
  • Postmodernizm akımının özelliklerinin görüldüğü bu romanda köyden kente göç, aile içi çatışmalar, bir ailenin çözülüşü gibi gerçekler farklı bir bakış açısıyla anlatılmıştır.
  • Metinde olaylar parça parça ve birbirinden kopuk biçimde sıralanmıştır. Okur, bilincinde parçaları birleştirir. Böylece postmodernist romanlarda sıkça rastlanan okuru metnin içine çekme, metnin bir parçası yapma sağlanmış olur.
  • Gerçeklik duygusu uyandıran ayrıntılardan bilinçli bir şekilde kaçınılmıştır. Bu şekilde romanın kurmaca olduğu okura hissettirilmiştir.
  • Mizah, metinde dikkat çeken önemli özelliklerden biridir. Bir durumu abartarak gülünç hale getirmek, absürt durumlar yaratarak eğlendirmek metnin mizahi yönünü gösteren unsurlardan birkaçıdır.
  • Metinde zaman, mekân, olay örgüsü, karakter gibi temel ögeleri halk edebiyatına özgü bir anlatımla verilmiştir. Anlatım, masal ve halk hikâyesi gibi türlere ait unsurlarla zenginleşir. Yazar bu unsurları postmodern anlayışa özgü bir üslupla anlatır. Çünkü postmodernizm, eserin gerçekliğini kuşkulu ve sorgulanır hâle getirir. Metinde halk hikâyesinin özellikleriyle modern romanın özellikleri iç içe geçmiştir.
  • Mekân ve zamanda belirsizlik, olaylar arasında neden – sonuç ilişkisinin olmaması, sıra dışı olaylar, karakterlerin iç dünyasını, psikolojilerini çözümlemekten kaçınılması, somut bir dil kullanılması, karakterlerin davranışlarının betimlenmesi gibi unsurlar; metni destan, halk hikâyesi, efsane, masal gibi türlere yaklaştırır. Yazar düş ile gerçeği kendine özgü deyişlerle canlı ve etkili bir dille anlatmıştır. Bu anlatım özellikleriyle yenilikçi olan eser, 1980’lerde gerçekçi Türk roman geleneğinin sınırlarını aşarak Türk edebiyatındaki yerini almıştır.

Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında 1980’den sonra postmodernizm akımı etkili olmaya başlamıştır. Modern sonrası anlamına gelen postmodernizme göre hayat bir oyundur. Postmodernist romancılar; bir kısmını modernizmden devraldıkları metinler arasılık, kolaj, pastiş, üst kurmaca, parodi gibi anlatım tekniklerini yeni bir yorumla eserlerinde kullanmışlardır. Modernizmde de rastladığımız metinler arasılığı, postmodernist yazarlar zenginleştirerek kullanmaya devam etmişlerdir.

Orhan Pamuk: Kara Kitap

  • Kara Kitap’ta on dokuzuncu yüzyıl yalınkat gerçekliğinden hissederek veya bilinçle veya içgüdüyle kurtulmaya çalıştığını söyleyen (Pamuk, 1990) yazar için, doğunun mistisizmine yönelmek çıkış noktalarından biridir.
  • Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Okur, bu gizemli âlemin işaretleriyle dolu İstanbul’da, Galip’in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikâyelerle tamamlayan köşe yazarı Celâl’in satırlarıyla karşılaşır. Bu araştırma Galip’i hem Rüya’ya hem de sanki hayatın içine gömülen kayıp esrara doğru çekecektir. Bu gizemli dünyanın kapılarını aralayacak olan sembollerin dilidir.

Hasan Ali Toptaş: Bin Hüzünlü Haz

  • Romanın önemli tek kişisi Alaaddin  gerçekçi bir kişi değil, bir simgedir. Fakat bu simgenin belli bir gösterileni yoktur; bu simge “her şeyi” göstermek üzere kurulmuş, değişmesi de her an muhtemel olan bir yüzer gezer bir simgedir.

İhsan Oktay Anar: Puslu Kıtalar Atlası

  • Puslu Kıtalar Atlası’nın bilgisel arka planında mitolojiden, dine, efsanelerden, olguya, felsefeden, keşif ve rüyaya, modern bilimlerden mistik öğretilere kadar bir yığın kaynak var.
  • Puslu Kıtalar Atlası, belirli bir anlamı sürekli kaybettirerek; herhangi bir gerçekliği temsil etmek yerine, istenildiği kadar gerçeklik kurulabileceğini göstererek var olan bir “anlatı”dır.

Aşağıdakilerden hangisi postmodern roman eleştirisiyle ilişkili kavramlardan biri değildir?

A) Üst kurmaca

B) Metinler arasılık

C) Tekil bakış açısı

D) Çoğulcu bakış açısı

E) Metinsel yapıyı inceleme

Dünya Edebiyatında Roman

  • İspanyol yazar Cervantes’in (Servantes) Don Quijote (Don Kişot) adlı eseri, roman türünün başarılı ilk örneği kabul edilir.
  • Fransız edebiyatında Victor Hugo’nun (Viktor Hügo) Sefiller, Notre Dame’ın (Notr Dam) Kamburu; Balzac’ın (Balzak) Vadideki Zambak, Goriot (Goryo) Baba; Flaubert’in (Flober) Madam Bovary (Madam Bovari), Stendhal’ın (Stendal) Kırmızı ve Siyah, Zola’nın (Zola) Nana (Nana);
  • Alman edebiyatında Goethe’nin (Göte) Genç Werther’in (Vertha) Acıları, Thomas Mann’ın (Tomas Man) Buddenbrook (Budenbrok) Ailesi;
  • İngiliz edebiyatında Charles Dickens’ın (Çarlz Dikınz) İki Şehrin Hikâyesi, Oliver Twist (Olivır Tivist); Daniel Defoe’nun (Denyıl Difo) Robinson Crusoe (Rabinsın Kruzo);
  • Rus edebiyatında Dostoyevski’nin Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler; Tolstoy’un Anna Karenina, Savaş ve Barış; Gogol’un Ölü Canlar; Gorki’nin Ana, Benim Üniversitelerim; Turgenyev’in Babalar ve Oğullar;
  • Amerikan edebiyatında Jack London’ın (Cek Landın) Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş; John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri; Ernest Hemingway’in (Örnıst Hemingvey) Yaşlı Adam ve Deniz, Çanlar Kimin İçin Çalıyor;
  • Kırgız Edebiyatında Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel, Beyaz Gemi adlı eserleri dünya edebiyatında roman türünün tanınmış örneklerindendir.
  • Ernest Hemingway, 1952’de yazdığı Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanında yaşlı bir balıkçının okyanusta geçen mücadele dolu birkaç gününü anlatmıştır. Bu romanda yazar kendi maceracı kişiliğini de yansıtmıştır. Eserde yenilgi, galibiyet, korku, cesaret, merhamet, talih gibi temalar çevresinde insanın mücadeleci yönü yansıtılmıştır. Bu eser, yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasında önemli bir rol oynamıştır. Eser, birkaç kez sinemaya uyarlanmıştır.

Faysal DAL

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bilgi için Arayınız.
1
Bilgi için Arayınız.
Bilgi için Arayınız.