“Gizlenen Ayet, Çarpıtılan Gerçek: Bilgi-İktidar İlişkisine Teolojik Bir Bakış”
Bakara Suresi 159. ayet:
“Şüphesiz, indirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti, Kitap’ta insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler var ya, işte onlara Allah lanet eder, lanet edebilecek olanlar da lanet eder.”
Bu ayeti hem literal (lafzi) hem bağlamsal (makâsıdî) bir şekilde incelersek, ilahî bilgiyi saklayan ve bozan insanların karakteristik özellikleri, psikolojik eğilimleri ve sosyo-kültürel çıkarları ön plana çıkar:
1. Hangi Tip İnsanlar?
a. Bilgi Tekeline Sahip Din Adamları / Ruhban Sınıfı:
Ayetin indiği tarihsel bağlamda, özellikle Yahudi din bilginlerinin Tevrat’ta yer alan Hz. Muhammed’in peygamberliğine dair işaretleri gizlemeleri hedefleniyor. Yani ellerinde ilahi bilgi olan fakat onu çıkarları veya önyargıları nedeniyle halktan saklayan kimseler.
b. Kurumsal İktidarla Bütünleşmiş Dinî Elitler:
Bu grup, ilahî bilginin saf, dönüştürücü gücünü zayıflatarak, dini bir araç olarak kullanmak ister. Dinî hakikatlerin halkın idrakine ulaşmasından korkar; çünkü bu, onların otorite kaybına neden olur.
c. Kendi Egemenliğini Sürdürmek İsteyen Otoriteler:
Siyasi ve ekonomik güç odakları da bazen dini bilgiye müdahale eder. Hidayetle gelen özgürlükçü, adalet merkezli ilkeleri bastırıp kendi tahakkümlerini sürdürmeyi amaçlar.
2. Bu Gizleme Davranışının Psikolojik ve Sosyolojik Temelleri
a. Korku ve Menfaat:
Gerçeği dillendirmek çoğu zaman iktidarla çatışmak anlamına gelir. Bu kişiler, ilahî mesajın getireceği değişimden korkar. Rahatlarını bozmamak için susarlar.
b. Kibir ve Üstünlük Kompleksi (psikolojik):
Kendilerini hakikatin tek temsilcisi sananlar, bilgiyi paylaşarak bu “seçilmişlik hissini” kaybetmek istemez. Böylece halkın aydınlanmasından çok, kendi üstünlüklerinin devamına yatırım yaparlar.
c. Güç Merkezli Toplum Yapısı (sosyolojik):
Toplumlarda din bazen otoriteyi meşrulaştıran bir araç haline gelir. Hakikati gizlemek, bu sistemin bir parçası olur. Böylece bilgi, özgürleştirici değil, bastırıcı bir enstrümana dönüşür.
3. Teolojik ve Ahlaki Yorum
Bu ayet, bilgiyi saklamanın bir tür manevi ihanete dönüştüğünü vurgular. Çünkü ilahî bilgi kamusaldır; yalnızca bilenlerin değil, tüm insanlığın istifadesine sunulmalıdır. Saklamak; sadece bireysel bir günah değil, toplumsal bir felakete yol açar. Bu yüzden Allah’ın laneti (ahlaki dışlanma ve ilahî rahmetten uzak kalma) hem bu dünyada hem de ahirette bu kişilerin üzerindedir.
1. Foucault’nun Bilgi – İktidar İlişkisi Bağlamında
Michel Foucault, bilginin sadece gerçekliği yansıtan değil, aynı zamanda iktidarın bir aracı olduğunu söyler. Ona göre bilgi, üretildiği bağlama göre şekillenir ve iktidar odakları bu bilgiyi düzenleme, dağıtma, sansürleme yoluyla toplumu biçimlendirir.
Ayetle Bağlantı:
- Ayette “apaçık delillerin ve hidayetin insanlara açıklanmasının ardından gizlenmesi” vurgulanır. Bu, bilginin manipülasyonunu gösterir.
- Gizlenen bu bilgi, hakikatin iktidar uğruna tahrif edilmesidir.
- Foucault’ya göre bu davranış biçimi, epistemik şiddet olarak tanımlanabilir: Bilginin halktan gizlenmesiyle halkın bilinçlenmesi engellenir ve mevcut otorite meşrulaştırılır.
Derinlikli Yorum:
Bu ayet, Foucault’nun çerçevesiyle okunduğunda, bir bilgi egemenliği eleştirisine dönüşür. Hakikatin kamusal alandan çekilmesi, bilgi-iktidar ilişkisinin yozlaşmış bir formudur. Ayet bu yüzden sadece ilahi bir uyarı değil, aynı zamanda bir sistem eleştirisidir.
2. Baudrillard’ın Simülasyon Kuramı Bağlamında
Jean Baudrillard, modern toplumda hakikatin yerini simülasyonun (görüntülerin ve temsillerin) aldığını söyler. Bu temsiller zamanla gerçeğin yerini alır, hatta gerçeği görünmez hale getirir.
Ayetle Bağlantı:
- Bilginin gizlenmesi, ilahi hakikatin yerine sahte temsillerin (simülakraların) geçmesine neden olur.
- Vahyin örtülmesiyle ortaya çıkan şey, artık hakikat değil, hakikatin sureti gibi görünen ama aslında boş, işlevsiz yapılardır: bozulmuş ritüeller, anlamını yitirmiş semboller ve içi boşaltılmış dinî dil.
Derinlikli Yorum:
Baudrillard’ın ifadesiyle bu tür dinî temsil biçimleri artık birer hipergerçekliktir: Gerçek gibi görünen ama hakikatten uzak imgeler. Ayet bu bağlamda bir simülasyonun ifşası ve hakikate çağrı niteliğindedir. Hakikati gizleyenler, insanları sahte kutsallıklar içinde tutarak ilahi bilinçten uzaklaştırır.
3. Gazâlî’nin “İlm-i Nâfi” (Faydalı Bilgi) Anlayışı Bağlamında
İmam Gazâlî, bilgiyi ikiye ayırır:
- İlm-i nâfi (faydalı bilgi): Allah’a yaklaştıran, kalbi arındıran, amelle bütünleşen bilgi.
- İlm-i gayr-i nâfi (faydasız bilgi): Sadece dilde kalan, kibri artıran, kalbi karartan bilgi.
Ayetle Bağlantı:
- Ayetteki kişiler, faydalı olan ilahî bilgiyi gizlemektedir.
- Bu, bilgiyi ahlakî sorumluluktan koparmak ve sadece kendi iktidarına hizmet ettirmek anlamına gelir.
- Bilgi bir nur olarak değil, karanlığı meşrulaştıran bir perde olarak işlev görmeye başlar.
Derinlikli Yorum:
Gazâlî’nin yaklaşımıyla ayet, bilginin ahlaki sorumluluğunu merkeze alır. Gizlenen bilgi artık “faydalı” olma vasfını yitirir ve sahibine hem dünyada hem ahirette zarar verir. Zira bilgi, paylaşılmadığında değil; gizlendiğinde zehir olur.