Take a fresh look at your lifestyle.

Bakara 62 ve Mâide 69: “Müslümanım” Demek Gerçekten Yeterli Mi?

10

Bakara 62 ve Mâide 69: “Müslümanım” Demek Gerçekten Yeterli Mi?

“Nasıl olsa Müslüman’ım” düşüncesi, modern dünyada imanımızı test eden en sinsi tuzaklardan biri olabilir. Peki, bu düşünce Kur’an’ın özüyle ne kadar örtüşüyor? İslam, bize sadece bir kimlik mi sunuyor, yoksa aktif bir sorumluluk ve eylem çağrısı mı yapıyor?

Kur’an-ı Kerim, bu hayati soruya cevap vermek için adeta birbirinin aynısı gibi duran iki ayeti derinlemesine düşünmemizi ister: Bakara 62 ve Mâide 69. Peki, Bakara 62 ve Mâide 69 gerçekten de aynı şeyi mi söylüyor? Cevap, hem “evet” hem de “hayır”. Gelin, bu iki ayetin derinliklerine inerek iman, amel ve kurtuluşa dair zihin açıcı bir yolculuğa çıkalım.

Bakara 62 ve Mâide 69: Ayetlerin Ortak Evrensel Mesajı

Öncelikle, bu iki şifa ayetinin meallerine birlikte bakalım:

· Bakara Suresi, 2/62: “Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler’den de Allah’a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükafatlar vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”
· Mâide Suresi, 5/69: “Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlar’dan Allah’a ve ahiret gününe iman edip salih amel işleyenler için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”

Görünüşte neredeyse aynı olan Bakara 62 ve Mâide 69, aslında İslam’ın tebliğ sürecindeki farklı aşamaları işaret eden iki kıymetli taş gibidir. Her ikisi de kurtuluşun değişmez formülünü vurgular: “Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman + Salih Amel.”

Bakara 62 ve Mâide 69 Arasındaki İnce Fark: Davet mi, Nihai Hüküm mü?

Peki, Bakara 62 ve Mâide 69 arasında hiç mi fark yok? Elbette var. Bu fark, ayetlerin iniş bağlamında gizli.

· Bakara 62: Bir Davet ve Umut Kapısı
Medine’de İslam’ın yeni yayıldığı dönemde inen Bakara 62, kapsayıcı ve umut vericidir. Mesajı şudur: “Kim olursan ol, hangi geçmişten gelirsen gel, eğer Allah’a ve ahirete samimiyetle inanır ve bu inancını salih amellerle taçlandırırsan, kurtuluş senin içindir.” Bu, geçmiş ümmetlerin salihlerini de kapsayan evrensel bir ilan ve yeni bir davetin açılan kapısıdır.
· Mâide 69: Kemale Ermiş Dinin Nihai Ölçüsü
İslam’ın hükümlerinin tamamlandığı son dönemde inen Mâide 69 ise, artık kesinleşmiş ölçüyü hatırlatır. “Din kemale erdi, hakikat tüm açıklığıyla ortaya çıktı. Artık kurtuluş, bu nihai hakikati (Hz. Muhammed (s.a.v.)’in getirdiği son vahyi) kabul edip, ona göre salih amel işleyenler içindir.” Bu, bir uyarı ve nihai hükmün teyididir.

Kısacası, Bakara 62 “Davet kapısı açıktır!” derken, Mâide 69 “Bu kapıdan içeri girmek için artık nihai şartlar budur!” diyerek mesajı tamamlar. Biri diğerini iptal etmez, kemale erdirir.

Bakara 62 ve Mâide 69’u Günümüze Uyarlamak: Etiket Değil, Eylem Zamanı

Peki, Bakara 62 ve Mâide 69’un ortak vurgusunu modern hayatımıza nasıl taşıyacağız? İşte bu iki ayetin bize söyledikleri:

  1. Dini Taassubu Bırakın, Ahlakı Öne Çıkarın
    Bakara 62 ve Mâide 69,kurtuluşun belirli bir dini etikette değil, “iman + salih amel” formülünde olduğunu vurgular. Bu, bize şunu öğretir: Farklı inançlardan da olsa, adaletli, merhametli ve erdemli davranan her insana saygı duymalı ve onlarla iyilikte yarışmalıyız. Önyargılarımızı, kalplerimizdeki ve amellerimizdeki saflık kırmalı.
  2. “Müslümanım” Demek Yetmez, “Müslümanca Yaşamak” Gerekir
    Bakara 62 ve Mâide 69,”iman edenler” ifadesiyle başlar. Bu, öncelikle bizi hedef alan bir uyarıdır. “Müslüman” etiketine sahip olmak, otomatik bir kurtuluş garantisi değildir. Asıl önemli olan, o etiketin gerektirdiği dürüstlüğü, merhameti, adaleti ve sorumluluğu gündelik hayatımızda ne kadar yaşadığımızdır. Ticaretimizde, komşuluk ilişkilerimizde, çevreye karşı tavrımızda bu imanın yansımalarını görmeliyiz.
  3. Amelsiz İmandan Sakının
    “Salih amel”vurgusu, imanın sadece zihinde bir kabullenme olmadığını, eyleme dönüşmesi gereken bir dinamik olduğunu gösterir. Namaz ve oruç, bizi yalana, hileye, zulme ve kibirden uzaklaştırmıyorsa, Bakara 62 ve Mâide 69’un ölçüsüne göre imanımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekebilir.

Sonuç: Kurtuluş, Hakikati Kabul ve Onunla Amel Etmektir

Bakara 62 ve Mâide 69 bize ortak ve çok net bir hakikati fısıldar: Allah katında değer; kimliğimizde, cübbemizde veya söylemimizde değil, kalbimizdeki samimi imanda ve hayatımıza yansıyan salih amellerdedir.

Bu, hem bize yönelik bir muhasebe çağrısı, hem de dünyaya karşı bir sorumluluk bildirgesidir. Öyleyse, “Nasıl olsa Müslüman’ım” rahatlığını bir kenara bırakalım. Bunun yerine, “Acaba imanım, beni ve etrafımdaki dünyayı daha iyi bir yer haline getiriyor mu?” sorusunu kendimize soralım.

Çünkü Bakara 62 ve Mâide 69’un işaret ettiği kurtuluş, etiketlerimizin değil, amellerimizin ve niyetlerimizin gölgesinde yeşerecek.

Bakara 62 ve Mâide 69’u Günümüze Uyarlamak: Etiket Değil, Eylem Zamanı

Peki, Bakara 62 ve Mâide 69’un ortak vurgusunu modern hayatımıza nasıl taşıyacağız? İşte bu iki ayetin bize söyledikleri, destekleyici hikmetlerle birlikte:

  1. Dini Taassubu Bırakın, Ahlakı Öne Çıkarın
    Bakara 62 ve Mâide 69,kurtuluşun belirli bir dini etikette değil, “iman + salih amel” formülünde olduğunu vurgular.

Bu hakikat, insanlığın kadim hikmet geleneğinde de yankı bulur:

· Mevlana Celaleddin-i Rumi der ki: “Bir elinde ateş, bir elinde su olarak gelmişim; amacım gökleri yakmak veya yıkmak değil, güzel bir aşk sofrası kurmaktır.” Bu söz, dinin bir cezalandırma veya dışlama aracı değil, birleştirici bir “aşk ve ahlak sofrası” olduğunu hatırlatır.
· Konfüçyüs ise bu evrensel ahlakı şöyle özetler: “Kendine yapılmasını istemediğini, sen de başkalarına yapma.” Bu altın kural, hangi inançtan olursa olsun her insanın uyması gereken salih amelin özüdür.

  1. “Müslümanım” Demek Yetmez, “Müslümanca Yaşamak” Gerekir
    Bakara 62 ve Mâide 69,”iman edenler” ifadesiyle başlayarak öncelikle bizi uyarır.

· Bu uyarının somut örneğini Hz. Muhammed (s.a.v.)’in şu çarpıcı tespitinde görürüz: “Münafıklığın alameti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.” (Buhari) Bu hadis, “Müslümanım” etiketinin ancak doğruluk, güvenilirlik ve emanet bilinci gibi somut amellerle anlam kazandığını gösterir.
· İmam-ı Azam Ebu Hanife de bu konuda net bir sınır çizer: “İman, dil ile ikrar, kalp ile tasdiktir. Ameller ise imanın kemalidir.” Ona göre amel, imanın bir parçası olmasa da onun olgunlaşmış, meyve vermiş haliydi. Amelsiz bir iman, eksik ve soluk kalırdı.

  1. Amelsiz İmandan Sakının: İhlas ve Niyetin Önemi
    “Salih amel”vurgusu, imanın eyleme dönüşmesi gereken bir dinamik olduğunu gösterir. Buradaki kritik nokta ise niyettir.

· Yunus Emre, ilahi aşk ve ihlası merkeze alarak şöyle haykırır: “İlim, kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır?” ve “Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil.” Bu dizeler, amellerin kalpte başlaması gerektiğini, özü olmayan bir şeklin değersiz olduğunu anlatır.
· Büyük bir müceddid olan İmam-ı Rabbani de amellerin can damarı olan “ihlas”a şöyle dikkat çeker: “Amellerin kabul olması için ihlas şarttır. İhlas ise, ameli sadece Allah’ın rızası için yapmaktır.” Bu, Bakara 62 ve Mâide 69’da vurgulanan “hakkıyla inanmak” ifadesinin prikteki yansımasıdır.

Kadim Hikmetin Ortak Sesi

İnsanlığın manevi hafızası, bu hakikati çok eskiden beri bilmekteydi:

· Sümer tabletlerinde geçen bir özdeyiş şöyle der: “Korktuğun şeyi başkasına yapma.” Bu, adaletin ve ahlakın kadim köklerine işaret eder.
· Antik Mısır’ın Ölüler Kitabı’nda ise ruhun, öbür dünyada şu itirafta bulunduğu yazılıdır: “Ben hiçbir kimseye aç bırakmadım, hiç kimseyi ağlattırmadım, hiç kimseyi öldürmedim…” Bu da gösteriyor ki ilahi hesap, her dönemde insanın eylemleri ve ahlakı üzerinedir.

Sonuç: Kurtuluş, Hakikati Kabul ve Onunla Amel Etmektir

Bakara 62 ve Mâide 69 bize ortak ve çok net bir hakikati fısıldar: Allah katında değer; kimliğimizde, cübbemizde veya söylemimizde değil, kalbimizdeki samimi imanda ve hayatımıza yansıyan salih amellerdedir.

Mevlana’nın aşk sofrası, Yunus’un gönül gözü, İmam-ı Azam’ın amel vurgusu ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in güvenilirlik dersi, hep aynı hakikate işaret eder: “Etiketler değil, eylemler ve niyetler kurtarır.”

Öyleyse, “Nasıl olsa Müslüman’ım” rahatlığını bir kenara bırakalım. Bunun yerine, “Acaba imanım, beni ve etrafımdaki dünyayı daha iyi bir yer haline getiriyor mu?” sorusunu, kadimlerin hikmeti eşliğinde kendimize soralım.

Çünkü Bakara 62 ve Mâide 69’un işaret ettiği kurtuluş, etiketlerimizin değil, amellerimizin ve niyetlerimizin gölgesinde yeşerecek.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.