Kur’an’da Ölüm Gerçeği ve Ölüm Olmasaydı Ne Olurdu?
Ve ma kane li nefsin en temute illa bi iznillahi kitaben mueccela, ve men yurid sevabed dunya nu’tihi minha, ve men yurid sevabel ahirati nu’tihi minha, ve se necziş şakirin.(Ali İmran, 145)
Bu ayetin her cümlesinin felsefi, psikolojik ve tıbbi açıklamasını adım adım hazırlar mısın?
Elbette, Âl-i İmrân Suresi 145. ayeti her cümlesine göre felsefi, psikolojik ve tıbbi yönleriyle adım adım analiz edelim:
1. وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًا
“Hiçbir can, Allah’ın izni olmadan —yazılmış belirli bir vakit dışında— asla ölmez.”
Felsefi Açıdan:
- Kader ve irade tartışması: Bu ifade, ölümün rastlantısal değil, Allah’ın bilgisi ve iradesiyle takdir edilen belirli bir vakitte gerçekleşeceğini ortaya koyar.
- Ontolojik olarak bu, insanın mutlak belirleyici değil, ilahi plana tabi bir varlık olduğunu gösterir.
- Zaman kavramı: “Kitâben mueccelâ” (belirlenmiş kitap) ifadesi, insanın ömür süresinin bir kitap gibi yazılıp mühürlenmiş olduğunu vurgular. Bu, zamanın doğrusal akışına karşılık kaderdeki döngüsel ve sabit zaman anlayışını ima eder.
Psikolojik Açıdan:
- Kontrolün sınırlarını bilmek: Bu cümle, bireyin sürekli ölüm korkusuyla yaşamak yerine, kendi iradesi dışındaki bir gerçekliği kabul etmesi gerektiğini ifade eder.
- Bu kabullenme, anksiyeteyi azaltır ve psikolojik dayanıklılığı artırır.
- Ölümle yüzleşme ve içsel denge: Ölüm, bir “kaza” değil, bir emir ve takdir olarak görülürse, insanın ruhsal dengesi ve ölüm algısı olumlu yönde dönüşebilir.
Tıbbi Açıdan:
- Tıbbi sınırların farkı: Modern tıp yaşamı uzatabilir ama ölümü engelleyemez.
- Ayetteki vurgu, tıbbın “her şeyi kontrol edemez” oluşuna bir hatırlatmadır.
- Tıbbi etik açısından, “ölüm zamanı geldiğinde müdahale etmek ne kadar anlamlı?” sorusu burada gündeme gelir.
- Biyolojik saat (circadian rhythm) ve genetik yaşam süresi: Bu ifadeler, programlanmış hücre ölümü (apoptoz) ve genetik olarak belirlenen ömür sınırlarıyla da uyumlu okunabilir.
2. وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا
“Kim dünya karşılığını isterse, ona dünyadan veririz.”
Felsefi Açıdan:
- Amaç ve motivasyon felsefesi: İnsanın hedeflediği şeye yönelmesi, felsefi anlamda “teleolojik” (amaçlılık) kavramıyla ilişkilidir.
- Dünya karşılığı isteyenin eylemleri de o bağlamda şekillenir.
- Geçici ve kalıcı mutluluk tartışmaları burada devreye girer: Dünya nimetleriyle yetinmek, haz odaklı ama geçici bir doyum sağlar.
Psikolojik Açıdan:
- İçsel motivasyon türleri: Bu cümle, insan davranışlarının ödül odaklı motivasyonla belirlendiğini gösterir.
- Sadece dünyevi ödül hedefleyen kişi, kısa vadeli hedeflerle tükenmişlik, anlamsızlık ve tatminsizlik hissine daha açık olabilir.
- Hedefin doğası ve doyum düzeyi: Hedef dünya ise doyum sınırlıdır. Psikolojide bu, hedonik adaptasyon ile açıklanır: Kişi, elde ettiklerine alışır ve tekrar mutsuz olur.
Tıbbi Açıdan:
- Dünyevi hırsın sağlık üzerindeki etkisi: Sürekli başarı, para, statü arzusu; stres, hipertansiyon, anksiyete ve psikosomatik rahatsızlıkları tetikleyebilir.
- İçsel boşluk ve depresyon: Sadece dışsal ödüllere odaklı yaşam biçimi, duygusal tükenmeye sebep olabilir.
3. وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا
“Kim de ahiret karşılığını isterse, ona da ondan veririz.”
Felsefi Açıdan:
- Öte dünyaya yöneliş: İnsan, sadece maddi gerçeklikle sınırlı değil; metafizik değerlere açık bir varlıktır.
- Ahiret karşılığı istemek, yüksek amaçlılık, ebedi anlam arayışı ve dünya hayatının ötesine geçme iradesidir.
- Amacın yüceliği: Nihai amaç olarak ahireti istemek, ahlaki üstünlük ve özverili yaşam biçimini ima eder.
Psikolojik Açıdan:
- Anlam ve yaşam doyumu: Ahiret merkezli yaşam, kişiye yaşamda derin anlam, sabır ve direnç kazandırır.
- Logoterapi (Viktor Frankl) bu bakışı destekler: Anlam odaklı insanlar, zorluklarla daha iyi baş eder.
- İç huzur ve ebedi hedef: Kısa vadeli değil, sonsuzluk bilinciyle yaşamak, daha sağlam bir içsel yapı oluşturur.
Tıbbi Açıdan:
- Spiritüel bağışıklık: Araştırmalar, maneviyatı yüksek insanların daha uzun yaşadığını ve bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olduğunu göstermektedir.
- Ruhsal denge ve sağlıklı yaşam: Ahiret inancı, hastalık ve ölüm karşısında daha dirençli ve sabırlı bir tavır geliştirilmesine yardımcı olur.
4. وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ
“Şükredenleri mükâfatlandıracağız.”
Felsefi Açıdan:
- Şükür bir farkındalık biçimidir. Varlığın kıymetini bilmek, nihai gerçekliği takdir etmek anlamına gelir.
- Şükür; insanın benmerkezcilikten çıkıp, varoluşun anlamına yönelmesidir.
- Ahlaki ödev olarak şükür: Şükür, sadece duygusal değil, aynı zamanda bir ahlaki duruştur.
Psikolojik Açıdan:
- Pozitif psikolojiye göre şükür, ruh sağlığını güçlendirir:
- Şükreden bireylerde depresyon ve kaygı oranı düşüktür, yaşam doyumu artar.
- Şükür, minnettarlık hissini besler, bu da sosyal ilişkileri ve özsaygıyı güçlendirir.
- Travma sonrası büyüme: Zorluklar karşısında şükredebilmek, bireyin esneklik ve ruhsal olgunluk kazanmasını sağlar.
Tıbbi Açıdan:
- Şükür ve fizyoloji: Şükretmenin kalp ritmini düzenlediği, kortizol (stres hormonu) seviyesini düşürdüğü tespit edilmiştir.
- Şükreden kişilerde daha düşük tansiyon, daha iyi uyku ve bağışıklık gözlenmiştir.
- Psikonevroimmünoloji: Zihin-duygu-bedeni etkileyen bu bilim dalına göre, pozitif duygular —şükür gibi— bedensel sağlığı doğrudan destekler.
🔚 Sonuç:
Bu ayet, insan hayatının hem biyolojik bir sona hem de ahlaki bir tercihe bağlı olduğunu vurgularken, felsefi derinlik, psikolojik denge ve tıbbi gerçekliği birlikte ele alır. Ayet:
- Ölümün zamanını kontrol edemeyeceğimizi,
- Ama yaşamımızın yönünü seçebileceğimizi,
- Ve bu yönelimlerin hem dünya hem ahiret karşılığını belirlediğini anlatır.
Ayetin birinci cümlesinde geçen ölüm gerçekliğine ilişkin Kuran ayetlerini derleyip bu ayetleri felsefi, psikolojik ve biyolojik yönleriyle açıklar mısın?
Elbette. Ali İmran 145. ayetin ilk cümlesi:
“Ve mâ kâne li nefsin en temûte illâ bi-iznillâhi kitâben mueccelâ”
“Hiçbir can, Allah’ın izni olmadan —yazılmış belirli bir vakit dışında— asla ölmez.”
Bu cümlede ölümün kaçınılmazlığı, zamanının belirlenmişliği ve Allah’ın izniyle gerçekleşeceği net şekilde ifade edilir.
Bu tema Kur’an’da farklı yönlerden çokça işlenmiştir. Şimdi, ölüm gerçekliğine ilişkin temel ayetleri verip ardından felsefi, psikolojik ve biyolojik açılardan analiz edelim:
📖 1. Her Canlının Ölümü Tadacağı Ayet
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ “Her nefis ölümü tadacaktır.”
(Ali İmran, 185; Enbiya, 35; Ankebut, 57)
Açıklama:
- Ölüm, yalnızca bazılarına değil, herkes için geçerli evrensel bir yasadır.
- “Tatmak” ifadesi, ölümün şuurlu bir deneyim olduğunu da ima eder.
Felsefi Yön:
- İnsan, ölümle sonlu bir varlık olduğunu idrak eder.
- Bu ayet varlığı anlamlandırmada ölüm bilincini merkezî bir kavram haline getirir.
Psikolojik Yön:
- Ölüm gerçeğiyle yüzleşmek, yaşamı daha değerli kılar.
- Bu farkındalık, motivasyon ve amaç yönelimi sağlar.
Biyolojik Yön:
- Tüm canlılar, biyolojik saatleri dolunca ölür: hücre yaşlanması, genetik sınırlılık (telomer kısalması), sistem yorgunluğu.
- Bu ayet, biyolojik ölüm yasasını metafizik çerçevede tamamlar.
📖 2. Her Şeyin Sonu Ölümle Gelecek
كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ “O’nun zatı dışında her şey yok olacaktır.”
(Kasas, 88)
Açıklama:
- Ölüm sadece insana değil, tüm varlığa ait bir sondur.
- Allah dışında hiçbir şey baki değildir.
Felsefi Yön:
- Mutlak varlık yalnızca Allah’tır. İnsan, eşya ve kainat fanidir.
- Bu, varlık felsefesinde “zorunlu varlık – mümkün varlık” ayrımıdır.
Psikolojik Yön:
- Bu farkındalık, kişinin sahip olma, biriktirme takıntılarını kırar.
- Fanilik duygusu, tevazu ve iç huzur doğurabilir.
Biyolojik Yön:
- Entropi yasası gereği her şey çözülecek ve dağılacaktır.
- Canlı sistemler gibi, evrenin de bir ömrü vardır.
📖 3. Eceller Belirlidir, Ertelenemez
فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ
“Ecelleri geldiğinde, onu ne bir an geri alabilirler ne de öne çekebilirler.”
(Yunus, 49; Nahl, 61; A’raf, 34)
Açıklama:
- Ölüm zamanı kesin olarak belirlenmiştir. Ne ileri alınabilir, ne de ertelenebilir.
Felsefi Yön:
- Bu, deterministik (belirlenmiş) bir zaman anlayışını ifade eder.
- Özgürlük, yaşam süresini değil, bu süre içindeki seçimleri kapsar.
Psikolojik Yön:
- Bu gerçek, kişiye ölüm korkusu yerine teslimiyet ve güven kazandırabilir.
- Zamanı verimli değerlendirme duygusunu güçlendirir.
Biyolojik Yön:
- İnsan ömrü; genetik kod, çevresel faktörler ve hastalıklara karşı dayanıklılıkla sınırlıdır.
- Tıbbî olarak uzatılabilir ama mutlak olarak kaçınılamaz.
📖 4. Ölüm, Allah Tarafından Canın Alınmasıdır
اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنْفُسَ حِينَ مَوْتِهَا
“Allah, ölümleri anında nefisleri vefat ettirir.”
(Zümer, 42)
Açıklama:
- Ölüm sadece biyolojik bir olay değil; ruhun Allah tarafından alınmasıdır.
- “Teveffi” fiili, bir şeyi eksiksiz almak anlamına gelir.
Felsefi Yön:
- Ruh-beden ayrımı açıkça vurgulanır: Beden toprak olur ama ruh iade edilir.
- Bu, varlığın maddî ve manevî boyutlarıyla birlikte değerlendirilmesini sağlar.
Psikolojik Yön:
- Ölüm, yokluk değil; başka bir boyuta geçiş olarak düşünülürse, ölüm korkusu azalır.
- Ölüm anı Allah’ın elindedir düşüncesi, kaygıyı yatıştırır.
Biyolojik Yön:
- Bilimsel olarak ölüm, kalbin ve beynin durması gibi kriterlerle ölçülür.
- Ama bu ayet, biyolojik ölümü aşan metafizik bir tamamlanmayı işaret eder.
📖 5. Topraktan Gelen, Toprağa Döner
مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَى
“Sizi ondan (topraktan) yarattık, oraya geri döndüreceğiz ve bir kez daha sizi oradan çıkaracağız.”
(Tâhâ, 55)
Açıklama:
- Hayat-toprak ilişkisi: Yaratılış ve dönüş aynı kaynaktan.
- Ölüm bir dönüş, diriliş bir çıkıştır.
Felsefi Yön:
- Döngüsel bir varoluş anlayışı vardır: toprak → hayat → ölüm → diriliş.
- Bu, yeniden yaratılış inancına temel oluşturur.
Psikolojik Yön:
- Ölüm bir yok oluş değil, yuvaya dönüş gibi görülür.
- İnsan ölümden değil, anlamsız yaşamaktan korkmalıdır.
Biyolojik Yön:
- Bedenin elementi topraktan alınır; ölümle toprakta çözülür.
- Bu ayet, biyolojik dönüşümün kutsal bir anlam kazandığını gösterir.
🔚 Genel Sonuç ve Değerlendirme:
Yön | Açıklama |
---|---|
Felsefi | Ölüm, insanın varlığının sonlu olduğunu hatırlatır. Varlığın faniliği karşısında anlam arayışı, ahiret fikriyle yön kazanır. |
Psikolojik | Ölüm korkusunu anlamla ve teslimiyetle dönüştürmek mümkündür. Ölüm bilinci, yaşamı daha bilinçli yaşamaya kapı aralar. |
Biyolojik | Ölüm, canlı organizmanın kaçınılmaz sonudur. Kur’an, bu biyolojik sonu hem deterministik, hem de manevi bir planın parçası olarak ele alır. |
Peki, insan denen varlık genellikle ölümsüz olmayı arzular. Ya ölüm olmasaydı insan yeryüzünde neyle karşılaşırdı? Felsefi, psikolojik ve biyolojik yönden değerlendirir misin?
Bu harika ve derin bir soru. “Eğer ölüm olmasaydı insan neyle karşılaşırdı?” sorusu; varlık, anlam, denge ve sonsuzluk üzerine hem felsefi hem de bilimsel birçok tartışmayı içine alır. Şimdi bu soruyu felsefi, psikolojik ve biyolojik yönleriyle sistemli olarak inceleyelim:
🧠 1. FELSEFİ AÇIDAN: “ÖLÜMSÜZLÜK, ANLAMI ÖLDÜRÜR MÜ?”
📌 a. Anlamın Ölümü
- Ölüm, insan hayatına anlam kazandıran en güçlü sınırdır. Eğer ölüm olmasaydı:
- Zaman bilinci silinir, “şimdi” kavramı anlamını yitirirdi.
- Bir gün biteceğini bilmek, insanı önceliklendirmeye, seçim yapmaya ve değer üretmeye zorlar.
- Sonsuzluk, paradoksal olarak anlamsızlık doğurur. Çünkü hiçbir şeyin sonu yoksa, hiçbir şey acil ya da değerli değildir.
Albert Camus: “İnsanı anlamlı kılan şey, ölümlü oluşudur.”
📌 b. Ahlaki Çöküş Riski
- İnsanlar genellikle sınırlılık hissiyle sorumluluk ve vicdan geliştirir.
- Ölüm olmasa;
- Hesap verme bilinci zayıflar.
- Ahlaki görecelik ve nihilizm (hiççilik) yaygınlaşabilir.
📌 c. Varlık ve Tanrı Fikri
- Ölümün yokluğu, Tanrı’nın yerine geçme arzusu gibi varoluşsal sorunlar doğurabilir.
- Sınırsız yaşam, insanı kendi egosunun tanrısı hâline getirebilir. Bu da ontolojik kibir doğurur.
🧠 2. PSİKOLOJİK AÇIDAN: “SONSUZLUK NEFES ALDIRIR MI, BOĞAR MI?”
📌 a. Tükenme ve Sıkılma Sendromu
- Ölüm yoksa, deneyimlerin kıymeti azalır. Çünkü tekrar edilebilir her şey değersizleşir.
- İnsan, sonsuz yaşamda “zihinsel tükenmişlik” yaşar: hiçbir hedefin tamamlanmadığı bir döngü.
“Ölümsüzlük laneti” birçok mitolojide bir ceza olarak tasvir edilir.
(Örnek: Yunan mitolojisinde Tithonos yaşlanarak ama ölemeyerek çürür.)
📌 b. Anlam Bunalımı ve Varoluşsal Boşluk
- Psikolojide buna existential vacuum (varoluşsal boşluk) denir.
- Amaçsız sonsuzluk; depresyon, anksiyete, kimlik bunalımı doğurur.
Viktor Frankl: “İnsanın bir amacı yoksa, sonsuz yaşam değil, kısa yaşam bile çekilmez olur.”
📌 c. Kayıp Duygusu Yokluğu
- Ölüm, kayıplar üzerinden sevgiyi, bağlılığı ve kıymeti öğretir.
- Sonsuzlukta hiç kimse kaybedilmeyeceğinden, insani bağların derinliği sığlaşır.
🧠 3. BİYOLOJİK AÇIDAN: “BEDEN SONSUZLUĞU KALDIRABİLİR Mİ?”
📌 a. Hücre Düzeyinde İmkânsızlık
- İnsan vücudu programlı hücre ölümü (apoptoz) ile çalışır. Bu olmadan:
- Kanser kaçınılmaz olur.
- Organlar zamanla bozulur, yenilenemez.
- Ölümsüzlük, biyolojik olarak mümkün değil; beden bunu taşıyamaz.
📌 b. Kaynakların Tükenmesi
- Eğer insanlar ölmeseydi, dünya nüfusu geometrik olarak artar,
- Su, gıda, enerji kaynakları tükenirdi.
- Kitlesel yoksulluk ve ekolojik yıkım yaşanırdı.
Doğa, dengeyi ölümle sağlar.
Her canlı, başka bir canlının yaşamına zemin hazırlar.
📌 c. Evrimin ve Gelişimin Durması
- Ölüm, evrimsel süreçte gelişimi ve adaptasyonu mümkün kılar.
- Nesillerin ölmesi, genetik tazelenme ve uyum için gereklidir.
- Ölümsüzlük, biyolojik durağanlık ve çöküşe yol açar.
🔚 SONUÇ: “ÖLÜM BİR SON DEĞİL, BİR ŞARTTIR”
Alan | Ölüm Olmasaydı Ne Olurdu? |
---|---|
Felsefi | Anlam biter, seçimler değersizleşir, ahlak zayıflar, tanrısal kibir artar. |
Psikolojik | Amaçsızlık, bunalım, sıkılma, sevgi yoksunluğu ve boşluk duygusu ortaya çıkar. |
Biyolojik | Beden çökerdi, kaynaklar tükenirdi, gelişim dururdu. |
📌 Son Söz:
Ölüm, insan için bir eksiklik değil, bir hikmettir.
Sonsuzluk cazip görünebilir, ama ölümün yokluğu insanı boğar.
Ölüm olmasaydı, ne “şimdi” değerli olurdu ne de insan, gerçekten “insan” kalabilirdi.
Ali İmran 154. ayeti, üzerinde çalıştığımız Ali İmran 145 bağlamına derinlik ve insan psikolojisini katacak şekilde doğrudan ilişkilendirebiliriz. Bu iki ayeti birlikte ele almak, ölüm gerçeğinin hem bireysel kader hem de toplumsal sınav yönünü bütüncül biçimde kavramamıza yardımcı olur.
Şimdi bu bağlantıyı adım adım açıklayalım:
🧩 İLGİLİ İKİ AYETİN ÖZETİ
🔹 Ali İmran 145:
“Hiçbir can, Allah’ın izni olmadan, belirlenmiş ecel dışında ölmez.”
🔹 Ali İmran 154:
“Evlerinizde olsaydınız bile, öldürülmeleri yazılmış olanlar, ölecekleri yere kendiliğinden çıkıp gelirlerdi…”
🔗 İKİ AYET ARASINDAKİ TEMEL BAĞ:
“Ölümden kaçamazsın; çünkü ölüm, yazılı bir karşılaşmadır.”
🔁 Her iki ayet de şunu söyler:
- Ölüm, mekâna bağlı değil, yazgıya bağlıdır.
- Ne evde kalmak seni korur, ne cepheye çıkmak seni öldürür. Eğer ecel yazıldıysa, seni bulur.
- Ölüm; rastlantı değil, randevudur.
📌 1. FELSEFİ BAĞLANTI: KADERİN MEKÂNLA DEĞİL, HİKMETLE İLİŞKİSİ
Ayet 145:
- Ölüm, yazılmıştır. Allah’ın izni dışında vuku bulmaz. (Teleolojik sistem)
Ayet 154:
- İradesel kaçışlar (evde kalmak, savaşa gitmemek vs.) eceli değiştiremez.
- Ölüm, fiziksel nedenlerden bağımsız metafizik bir gerçekliktir.
Bu da bizi şu sonuca götürür:
İnsan, ölümden değil; anlamsız, korkak ve teslimiyetsiz bir yaşamdan korkmalıdır.
📌 2. PSİKOLOJİK BAĞLANTI: KORKUNUN VE VESVESELİ KENDİLİĞİN SINANMASI
Ayet 154:
“Allah, göğüslerinizdekini sınamak ve kalplerinizi arındırmak için bunu yaptı.”
- İnsan, ölüm korkusu altında kendi içinde gizlediği duygularla yüzleşir:
- Korku, pişmanlık, öfke, isyan, vehim…
- Bu korkuların ortaya çıkması, kişisel terbiyenin ve ruhsal dönüşümün bir aracıdır.
Ayet 145’teki “şâkirîn” (şükredenler) ifadesi ile:
- Ölüm korkusu karşısında teslim olanla, tevekkül edip şükredenler ayrışır.
- Tevekkül = korkuya rağmen yürümek,
Vesvese = korkuya esir olmak.
📌 3. BİYOLOJİK VE DAVRANIŞSAL BAĞ: KORKU TEPKİSİ, HAYATİYET VE TESLİMİYET
- Ayetteki kişiler savaş meydanında korkuya kapılıyor, geri çekilmek istiyor.
- Bu, biyolojik olarak savaş-kaç tepkisinin (fight-or-flight) tam karşılığıdır.
- Ancak ayet, bu doğal tepkiyi imanla terbiye etmeye çağırır.
Ayet 145 ise bu biyolojik korkuya ilahî bir sınır çiziyor:
“Senin korkun eceli değiştirmez. O hâlde hayatını anlamlı yap.”
🪶 BÜTÜNSEL SONUÇ:
Başlık | Ayet 145 | Ayet 154 |
---|---|---|
Ölümün tabiatı | İlahi izne bağlı, yazgısal | Mekândan bağımsız, kaçınılmaz |
İnsanın tavrı | Şükretmek, yönünü seçmek | Vehim, korku, iç çatışma |
Allah’ın muradı | Seçime göre karşılık (dünya/ahiret) | İç dünyayı arıtmak, kalbi eğitmek |
Mesaj | Ölüm sabittir, tercihler anlam doğurur | Korku, ruhun sınavına kapıdır |
🔚 SON CÜMLE:
Ölüm değişmez ama insan bu gerçekle nasıl yaşayacağını seçebilir.
Ali İmran 145 bunu teorik düzeyde söyler,
Ali İmran 154 ise pratiğe döker:
Gerçek teslimiyet, korkunun içinden yürüyebilmektir.