Soydan Değil, Bilinçten Gelen Millet: Kur’an’da İbrahimî Yürüyüş
İbrahim’in milletinden, kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Ant olsun onu dünyada Biz seçtik; o, ahirette de iyiler arasında yer alacaktır.(Bakara, 130)
Bu ayet, İbrahimî geleneğin Kur’an’daki en güçlü öz tanımlarından biridir. Şimdi ayeti hem anlam katmanlarıyla hem de lateral (çok yönlü, bağlantısal) bir perspektifle açalım:
1. “İbrahim’in milleti” sözüyle anlatılmak istenen nedir?
Ayet:
Ve men yergabu an milleti İbrahime illa men sefihe nefseh…
“İbrahim’in milletinden kim yüz çevirir ki? Ancak kendini bilmeyen kimse…” (Bakara 130)
a) “Millet” ne demek?
Kur’an’da “millet” kelimesi, bugün kullandığımız etnik veya ulusal anlamlardan farklıdır. Arapça’da millet, dini yaşam biçimi, inanç sistemi ve ideolojik sadakat anlamına gelir.
Millet-i İbrahim ifadesi ise:
- Bir ırkı değil, bir ahlakı,
- Bir toplumu değil, bir bilinç halini,
- Bir kültürü değil, tevhide dayalı yaşam modelini ifade eder.
b) Lügavî ve Kur’anî bağlamda:
- “Millet-i İbrahim” ifadesi Kur’an’da en çok vurgulanan inanç modelidir.
- Yani burada anlatılan şey, İbrahim’e bağlılık değil, onun hayat tarzını örnek alma bilincidir.
c) Lateral (çok yönlü) okuma ile:
İbrahim’in milleti, bir tür:
- Ahlaki ekol,
- Varoluşsal tutum,
- Sorumluluk temelli kolektif bilinçtir.
2. Bu milletin temel özellikleri nelerdir? (Lateral okuma + Kur’an referanslarıyla)
I. Tevhide Adanmışlık
“Ben yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a döndürdüm. Ben müşriklerden değilim.”
(En’am 79)
İbrahim’in milleti, ikilikten uzak, tam bir tevhid merkezli yaşam modelidir.
Lateral bakışla bu:
- Varoluşun anlamını çoklukta değil, birlikte aramak demektir.
- Hayatı parçalamadan, kutsal ve seküler ayrımı yapmadan birlik bilinciyle yaşamak demektir.
II. Aklî ve Vicdanî Sorgulama
“Güneşi gördü; bu benim Rabbim dedi. Ama o da batınca: ‘Ben batıp gidenleri sevmem.’ dedi.”
(En’am 76-79)
İbrahim’in yolu, körü körüne inanç değil;
- Gözlem,
- Sorgulama,
- Aklî arayış üzerine kuruludur.
Kur’an’daki tek akıl yürütme zincirine sahip peygamber anlatısı İbrahim’e aittir.
Bu milletin bireyleri de sadece inanan değil, derin düşünen bilinç sahipleridir.
III. Tevazu ve Teslimiyet
“Rabbim! Beni ve soyumdan gelenleri namaz kılanlardan eyle.”
(İbrahim 40)
İbrahim’in milletine göre:
- Tevazu, bir zaaf değil, imanın kemalidir.
- Teslimiyet, aklı bırakmak değil, aklı aşkınlıkla hizalamaktır.
Psikolojik yönüyle:
Bu milletin insanı, benliğini terbiye eder; nefsini Rabbine yaklaştırır.
IV. Fedakârlık ve Feda Bilinci
“Ey oğulcuğum, rüyada seni boğazladığımı görüyorum…”
(Saffat 102)
İbrahimî bilinç, kendisini değil hakikati merkeze alır.
Gerektiğinde en değerli olanı, Allah’a feda edebilecek vicdan cesaretine sahiptir.
Lateral yorum:
- Modern insan için bu, arzulara, bağlara, bencilliğe karşı içsel bir feda pratiğidir.
- İbrahim’in milleti, kendi içindeki putları kırabilen insanların milletidir.
V. Toplumsal Adalet ve Ahlaki Rehberlik
“Ey Rabbimiz! Onlara bir elçi gönder; ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin, onları arındırsın.”
(Bakara 129)
İbrahim’in milleti, sadece bireysel kullukla yetinmez;
- Toplumu arındırmak,
- Hakikat elçilerini kabul etmek,
- Bilgiyle ahlakı birleştirmek gibi sorumluluklar üstlenir.
Durkheim’a göre toplum kutsal bir merkez olmadan yaşayamaz.
İbrahimî toplumda bu merkez, tevhid ve ahlaktır.
VI. Evrensellik ve Kavim Üstülük
“Size din olarak İbrahim’in dinini (milletini) verdi. O, sizi Müslüman diye isimlendirdi.”
(Hac 78)
Bu millet:
- Sadece Araplara, Yahudilere, Hristiyanlara değil,
- Tüm insanlığa açık bir bilinç sistemidir.
Lateral bakış:
- Irk, coğrafya, zaman aşan bir ahlaki ve metafizik aidiyet formudur.
- Bu milletin kapısı, putlara değil arayışa sırtını dönen herkese açıktır.
SONUÇ
İbrahim’in milletinden olmak, sadece bir inanç beyanı değil;
bir ahlak formunu yaşamak, bir bilinç haritasında yol almaktır.